Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tuğba Atıcı Coşar

Lennon daha önce benim güneş olduğumu ve parlamak için başka kimseye ihtiyaç duymadığımı söylemişti. Yanılıyordu. Güneş, hava tamamen karardığında parlayamazdı. Kürekkemiğine bir öpücük bıraktım. Yine de ay parlayabilirdi.
Sayfa 471Kitabı okudu
Reklam
“Seni istiyorlar.” Dudaklarında yırtıcı bir gülümseme belirdi. “Beni herkes istiyor.” Ardından eğilerek dudaklarını kulağımın üzerinde gezdirdi. “Ama sahip olma ayrıcalığı sadece sana ait.”
Sayfa 359Kitabı okudu
“İçerde seni bekleyen yirmi beş binden fazla hayranın var.” Ayrıca çoktan geç kalmıştık. Parmaklarının pürüzlü uçları çenemi kavradı. “Ama benim için önemli olan tek kişi şu an burada oturuyor.”
Sayfa 274Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Buraya ona acı çektirmek için gelmiştim. Onu incitmek için. Ama bu, kimin diğerini daha fazla yaralayabileceğini görmek için düzenlenen bir yarışma olsaydı, Phoenix sadece kazanan olmakla kalmaz aynı zamanda kalbimi paspas gibi çiğner ve beni gölgede bırakırdı. Tıpkı her zaman yaptığı gibi.
Sayfa 249Kitabı okudu
Ateşle oynadığınızda yanacağınızı söylerlerdi. Peki ya birini sevdiğinizde? İşte o zaman onun tarafından mahvedilirdiniz.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Etrafındaki herkesi içine çeken bir enerji yayıyordu. O çekime kapılmaya engel olamıyor, kendinizi ona yaklaşırken buluyordunuz. Vücudunuzda yarattığı o ateşi hissetmek, böylesine güçlü ve güzel bir hisle temas kurabilmek için yanıp tutuşuyordunuz. Sizi yakacağınız bilseniz bile.
Sessizce bir soluk koyverdim ve balkondan yatak odasına doğru ilerleyerek onun yanından geçerken tuniğimin iplerini gevşettim. Omzumun üzerinden dönüp baktım ve bluzumu üzerimden sıyırıp yere atarken büyük bir memnuniyetle gözlerini gölgeleyen arzuyu fark ettim. “O hâlde yatağa gelmeni öneririm, majesteleri.”
“Ben senin nişanlınım. Ve bir seferinde dediğin gibi günahın vücut bulmuş haliyim. Belli başlı münasebetsizlikler olacak tabii. Özellikle de Öfke Hanedanı’nın müstakbel prensesi bu denli cezbediciyken.”
“Yine de kazanacak olursam kibrin ağır bir darbe alacak gibi görünüyor. O yüzden önümde diz çökmezsin. Belki de herhangi birine teslim olma fikrini miden kaldırmıyordur. Söz konusu kişi; müstakbel eşin olsa bile.” “Yanlış düşüncelere kapılma, Emilia. Ben senin önünde diz çöktüğümde amacım teslim olmak değil, fethetmek olur. Kafanda herhangi bir şüphe varsa seni seve seve haksız çıkartırım.”
“Bütün bunları bir kenara koyacak olursak, ne kadar korkunç olursa olsun Öfke’nin etkisine maruz kalmanın çok daha iyi olduğunu kabul etmek zorundaydım; zira onun çok ileri gitmeyeceğini biliyordum. Beni soyunmaya ya da yalvarmaya mecbur bırakabilir, kendi kalbine hançer saplamaya zorlayabilirdi fakat asla benden yararlanmaz ya da bir başkasına zarar vermeme sebep olmazdı.”
Reklam
“Öfke’nin kendisini hiçbir zaman beni gerçek anlamda sevmeye bırakmaması ihtimalinin yanı sıra ben de kendime onu tam anlamıyla sevmek için müsaade eder miydim; emin değildim. Onunla yatmak, kesinlikle. Evlenmek, belki. Fakat diğer her şeyi bir kenara koyup onu bütün sırlarıyla, olduğu gibi kabul etmek? Bundan o denli emin değildim.”
“Sen, onun nişanlısı değilsin, Emilia.” Dünyanın ayaklarımın altından kaydığını hissettim fakat Öfke’nin bakışları dizlerimin titremesini ve bu diyarın yerle bir olmasını önleyecek denli katıydı. “Sen benimsin.”
“Öfke biraz bana doğru sokulunca kolu neredeyse koluma değdi ve ben bunun ne kadar huzurlu bir şey olduğunu düşündüm. Burada olmanın. Onun yanında. Düşmanımın. Tam anlamıyla öyle olmasa da. Bizim kim olduğumuzu ve benim ikimize dair neler hissettiğimi belirleyen çizgiler, keskinliğini yitiriyordu. Bunun tek sebebinin onun tanıdık biri olması ve burada az da olsa huzur bulabileceğim her şeye tutunma ihtiyacı duymam olup olmadığını bilmiyordum. Yoksa günahlar ve yanılsamalar, durumu bulandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar mıydı? Daha evvelden öpüştüğümüzde bana hiç de hasımmışız gibi gelmemişti.”
“O, uzun parmakları boynumun yan tarafını usulca okşayarak yüzümü yukarı kaldırırken hareketsiz kaldım. Az önce elinde tuttuğu hançeri, daha demin ellerini lekeleyen kanı düşünmem gerekiyordu. Acımasız davranışlarını. O eller hiç çaba göstermeden bir dili yerinden koparabiliyordu fakat şefkat göstermeyi de biliyordu. Korumayı. Ve hiç şüphesiz, zevk vermeyi.”
“Bu seferki öpüşmemiz, insanı tüketen, yağmalayan, tüm varlığını alıp götüren türdendi. Aynı anda hem özür hem yoksunluk hem de gerçek duygulara boyun eğmeye şiddetli bir direniş niteliğindeydi. En alt seviyedeki ilkel ihtiyaçlardan ibaretti. Kendimi bu yabanıl hisse kaptırmak beni korkutuyor muydu yoksa heyecanlandırıyor muydu, emin değildim.”
781 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.