Fatma

408 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Auschwitz Kütüphanecisi 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin savaş esirlerini toplama kamplarına götürüp orada açlık, susuzluk ve insanlık dışı muamelelerini, esirlerin tüm bu şartlarına rağmen kitaplar ve eğitim için gösterdiği çabayı konu ediniyor. Çeşitli savaş bölgelerinden getirilen esirlerin istif şeklinde trenlerle Auschwitz kamplarına nasıl getirildiği, insanların işe yarayıp yaramama durumlarına göre seçilip gaz odalarında dakikalar içerisinde nasıl öldürüldüğü, salgından ölen insanların bedenlerine nasıl muamele edildiği, kamplarda ölen insanları diğer esirlerin nasıl taşımak zorunda kaldıkları açıkça gözler önüne serilmiştir. Romanı okurken insanoğlunun ne kadar canavarlaşabileceği, ne kadar acımasızlaşabileceği ve ne kadar ruhsuzlaşabileceği de anlatının içinde gösterilmiştir. Savaşın insan hayatında ne kadar etkili olabileceği, ruh halini ne kadar etkileyebileceği de roman boyunca hissettirilmiştir.
Auschwitz Kütüphanecisi
Auschwitz KütüphanecisiAntonio González Iturbe · Pegasus Yayınları · 20201,801 okunma
Reklam
232 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı, belli ki son olmayacak. Kurgusuyla akıcılığıyla güzel bir kitap kitaptı. Kütüphanenizde muhakkak olması gerek. Okurlara tavsiye ederim. Kitapla kalın.
Çarpışma
ÇarpışmaTuğba Sarıünal · Olimpos Yayınları · 20181,065 okunma
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Ahhh Mark Watney
Sanırım çok eğlenceli, aksiyon dolu bir o kadar heyecanlı bir kitap okudum. Çok beğendiğim için puanım 10 tavsiyemdir okuyun derim. ben öncesinde filmini izledim kitabı okumasam da olur dedim. Sakın ben gibi düşünmeyin emin olun kitap filmden daha eğlenceli .... Bakmayın 11 gün yazdığına 1 günde bitti kitap ve o kadar güzeldi ki alıntı bile yapamadım. :)) Kitapla kalın.
Marslı
MarslıAndy Weir · İthaki Yayınları · 20228,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.” Doğduğumuz günden itibaren milyonlarca birbirinden farklı duygu biriktiririz içimizde. Bu duygular,her ne yaşadıysak, onlardan tüten dumanlar gibidir ve her birinin başka bir rengi,farklı bir kokusu vardır. O duyguları koca bir kavanoza doldursak, sonra da iyice çalkalasak, ortaya hangi renk çıkarsa kaderimizin rengi odur işte. Sonra da ömrümüzün sonuna kadar kendimize, geçmişte en sık yaşadığımız duygularla örülü bir hayat yaşatmanın yollarını arar ve buluruz. Yani çocukluk acılarımızı kendimize tekrar tekrar yaşatırız. Olaylar, kişiler farklı da olsa, duygular hep aynıdır. Öyle güzel bilgiler vermiş ki doktor hanım okurken kendimi hastaların yerine koydum ve geçmişimi,çocukluğumu,yaşantımı sorgular buldum. Yaptığım hataların yaşadıklarımın demek ki geçmişte çocuklukta yaşananlardan olduğunu öğrendim.. Beğenerek okudum mutlaka okuyun :) Kitapla kalın...
Camdaki Kız
Camdaki KızGülseren Budayıcıoğlu · Doğan Kitap · 201924,2bin okunma
432 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Yazarı İrvid D. Yalom. Psikoanalizin ilk başladığı zamanların konu edinildiği, ağırlıklı olarak Nietzsche ile Dr. Breuer arasında geçen dialoglar ve zaman zaman psikolojinin babası olarak bilinen Sigmund Freud ile Dr. Breuer arasındaki dialogları konu edinen bir kitap. Hiçcilik olarak bildiğimiz akımın düşünürlerinden Nietzsche psikolojik olarak dardadır ve Dr. Breuer ona yardım etmek istemektedir. Ama aslında Nietzsche'nin de düşündüğü gibi hiçbir şey karşılıksız değildir. Dr. Breuer Nietzsche gibi bir düşünürü iyileştirmek gibi bir egonun peşindedir. Velhasıl aralarında birbirlerini tedavi etmeye dayanan karşılıklı çıkar gözetilmiş bir anlaşma yaparlar. Dr. Breuer bunu Nietzsche'yi kandırmak amaçlı yaptığını kendisine söylese de gerçekte doktorun hayatı hiç de yolunda gitmemektedir. Kitapta, Nietzsche ile Dr. Breuer arasında geçen dialoglar gerçekten düşündürücü. Bir yandan olayların sarmalı devam ederken diğer yandan sizi düşünmeye iten hatta hayatınızı sorgulatan bu dialoglar gerçekten okunmaya değer. Dediğim gibi, bu kitabı okuduktan sonra genel oluşan düşünce hayatınızı değiştirmeye çalışma çabası oluyor genelde ama ne yazık ki Freud'un Dr. Breuer'e sunduğu gibi hayatımızı değiştirmeye kalktığımızda sonrasında olacakları bunun doğru veya yanlış olduğunu bize gösterecek bir şans yok elimizde. Aslında bu soruların cevabı yine bizde, kitaptan da anladığımız gibi ama iş ki doğru cevabı bulabilecek miyiz? (Birazcık Alıntı var)
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202351,3bin okunma
Reklam
153 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Yaz bitmeden “iyi” (ve eğlenceli) bir roman okumak istiyorsanız “Mr. Bojangles”ı daha fazla beklemeyin, bekletmeyin. Kitabı bir kitap sitesinde 3tl ye gördüm ve alıp almamakta kararsız kaldım. Lakin iyiki almışım.. Bojangles’ı Beklerken bir roman. İlk bilinmesi gereken bu. İkincisi, “Mr. Bojangles”ın Nina Simone’la anılan bir şarkı olduğu (Tabii
Bojangles'ı Beklerken
Bojangles'ı BeklerkenOlivier Bourdeaut · Kafka Kitap · 2016261 okunma
424 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Başlığının anlamını son sayfalarına kadar gizli tutan Pia Mater, bilinmezlik ile açıklık dengesini de bir o kadar başarılı korumuştur. Açılış bölümünde ortaya konan gizem, kurgu ilerledikçe baştaki karanlık geçidi adım adım derinleştirirken diğer yandan karakterlerin olaylar karşısındaki tepkileri, birbirleriyle olan ilişkileri, ölüm ve aşkı
Pia Mater
Pia MaterSerkan Karaismailoğlu · Elma Yayınevi · 201914,4bin okunma
420 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Hakan Günday'la Kinyas ve Kayra kitabıyla tanışmıştım o kitap hakkında harika ötesi demiştim ta ki Daha' yı okuyana kadar... Uzun süredir kitaplığımda bulundurup her defasında daha sonra okurum diye ertelemiştim nedendir bilmiyorum ama şu an iyi ki diyorum iyi ki ertelemişim. En azından sakin bir kafayla sindire sindire okudum bütün kelimelerini... Ve bitti üzülerek de olsa maalesef bitti sayfaları binlerce küsur olsaydı da okurdum. O kadar güzeldi ki. Heyecanı bitmeyen insanı çıldırtan yeri geldiğinde sevindiren tamam şimdi her şey yoluna girecek dediğim sırada sonraki sayfada DAHA çok şaşırdım, DAHA çok hayran kaldım ve DAHA bir çok olayın yer aldığını görünce de yere çömelip ellerimi çenemin altına alıp kendimi Gaza'yı izlerken buldum. Yani bu kitabı öyle çok sevdim ki onunla uyudum onunla uyandım sabah ilk onu gördüm. Böylesine harika kurgulanmış bir kitap DAHA okumadım. Büyülendim mi acaba belki de beni en çok etkileyen cümlesi yüzündendir bu kitaba bu kadar hayran oluşum. “Ama hep şey diyorlar, baba.” “Ne?” “Daha!” Ve Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta. Benim duygularım kitabı okumaya teşvik etmeye yeter kitapla kalın...
Daha
DahaHakan Günday · Doğan Kitap · 201613,5bin okunma
4/10 puan verdi
Konuya nerden başlayacağımı bilemedim. kitap hakkında çok güzel duyumlar aldım ve incelemelere bakınca okuyucu tarafından pek beğenildiğini gördüm. Ancak bana o duyguyu vermedi ne kadar okumaya çabalasam da olmadı sıkılarak bıraktım maalesef belki sonralarda okurum diyeceğim ama sanmıyorum. Yazarda suç bulmuyorum bana hitap etmedi diyelim...
Kadın Yok Savaşın Yüzünde
Kadın Yok Savaşın YüzündeSvetlana Aleksiyeviç · Kafka Yayınları · 20161,044 okunma
87 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 saatte okudu
Ölüm son uyku değil, son uyanıştır. ...
Evet sonunda
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
tanışma şerefinde bulundum. Ölümün değil yaşamanın çığlıklarını duydum her sayfasında, İvan ilyiç'in acısına ortak oldum. Kafasında kurduğu hastalıklarla yok oluşuna şahit oldum okuduklarımla, betimlemesiyle olsun güzel akıcı bir diliyle ve kalemiyle olsun okuru büyülüyor
Lev Tolstoy
Lev Tolstoy
okumayanlar okusunlar çok güzel kitap... İvan İlyiçin Ölümü "Yalan, ölümün arifesinde çevresini kaplayan bu yalan; korkunç, muhteşem ölüm olayını ziyaretleriyle örtmeye çalışarak, yenmeye hazırlanan mersin balıkları düzeyine indirdikleri bu yalan, İvan İlyiç için son derece acı vericiydi. İşin tuhafı, çevresindekiler ona bu hokkabazlıkları yaparken kaç kez Bırakın şu yalanları! Ölmekte olduğumu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Yalan söylemekten vazgeçin bari! diye bağıracak gibi oluyordu. Ne var ki hiçbir zaman kendinde bunu yapacak gücü bulamıyordu." (Arka Kapak)
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Can Yayınları · 202044,3bin okunma
Reklam
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
İnsan gerçektende makina mı?
Hangi kitabı ele alsam önce koklar sonra hasret gideririm sonunda hep kendime kızar ve neden öncelerinde kendime okuma alışkanlığı edinmedim,neden çok geç kaldım kitaplara,neden geçen ömrümü boşa geçirdim diye yiyip bitirdim kendimi hep kızdım çok geç kalmışlığım yüzünden..
Yeşim Uzundal
Yeşim Uzundal
'un tavsiyesi üzerine okuduğum ve içine hapsoldum diyebileceğim harika bir eser.. Kitap yaşlı bilgili bir adam ve meraklı genç tecrübesiz bir adamın karşılıklı diyaloğuyla soru cevap şeklinde ilerliyor.Akıcı olması kitabın bir çırpıda okunmasını sağlıyor.öyle güzel anlatılmış ki
Mark Twain
Mark Twain
insan olmaya dair bildiğimiz birçok olguyu çürütüp çöpe atmamıza neden olurken aynı zamanda çok farklı bakış açıları kazandırıyor bizlere. İnsan nedir? Gerçektende makina mı? Aklımda deli sorular ... Herkes bu kitabı Okumalı okutturmalı ... Kitapla kalın ...
İnsan Nedir?
İnsan Nedir?Mark Twain · Dedalus Kitap · 201814,8bin okunma
348 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Ben ne okudum nasıl okudum birşey anlayabildim mi? Yoksa kafamda türlü sorularla tekrar okusam mı! dediğim oldu.Baştan sona kadar üzerinde konuşulacak ve de tartışılacak bir kitap, anlamakta zorlandım. Tamamiyle konsantre gerektiriyor. Defalarca önceki sayfaları tekrar tekrar okuduğum oldu. Bu kitabı okumak için sakin bir kafa gerek.Yine yeniden okuyağım bir kitap. ~Kısa bir özet~ Urras ve Annares diye iki dünya var fakat bu ikisi de diğer gezegeni ay olarak tanımlıyor. Annares'te maddiyata dair hiçbir şey yok. İnsanlar gönüllü olarak çalışmakta, yaptığı işten sıkıldığı takdirde başka bir iş için başvurabiliyor. Kimse para kazanmıyor. Kimseye tam doyacağı kadar yemek verilmiyor. Çünkü bir kaç kişinin tam doyması demek yüzlerce kişinin aç kalması anlamına geliyor. Herşey eşit paylaştırılıyor. Cinsellik yaşanıyor ama bunda bile sahiplenme yok. Evlenme yok. Kadın da erkek de tamamen özgür. Devlet yok, haliyle belirlenmiş yazılı kurallar veya yasalar yok. Tamamen ahlaki,vicdani ve insani düşünceler üzerinde kurulmuş bir dünya. Annares'te Anarşizmi iyice yediriyor okuyucuya yazar. Urras ise tam tersi: Para, teknoloji, bilimin oldukça ilerlediğini ve sahiplenme dedikleri şeyin kölelik sistemi olduğunu görüyoruz. Kontrollü bir dünya. Urras, aslında şu an bizim yasadığımız dünya. Burda da kapitalizmi görüyoruz. Hangisi iyi hangisi kötü diye sorulabilir ya da başlıkta sormuş olduğum soru. Bence bunun net bir cevabı yok. Çünkü her iki dünyanın da olumlu ve olumsuz yanları var. Bilimkurgu severler için ideal. Sorgulatan, düşündüren kitap.
Mülksüzler
MülksüzlerUrsula K. Le Guin · Metis Yayınları · 202112,3bin okunma
104 syf.
10/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Yanlızlık insanlara karşı kullanılabilecek en büyük silahtır.
((Alıntı))  “Çünkü bir insan kendini ne kadar sınırlıyorsa sonsuz olana bir o kadar yaklaşıyordur.”  Kitap, adı Dr. B olarak geçen şahsın kısa bir hayat hikayesi üzerine kurulmuş. Adolf Hitler döneminde bir otel odasına hapsedilmiş olan Dr. B’nin odada hiçbir şey olmaması üzerine, sorguya giderken bir paltonun cebinde bulduğu kitabı çalmasını ve sonrasını konu alıyor. Kitaptan önce, tutuklu bulunduğu odada duvardaki tüm desenleri -çizgilerine kadar- ezberleyen, Dr. B, kitabı uzun zamandır hayatında duvarlardan başka bir unsur olmadığından, vakit geçirmek için bir çıkış yolu olarak görüp çalıyor. Lakin kitabı odaya gizlice sokup açtığında biraz hayal kırıklığına uğruyor. Kitabın beklediği gibi bir kitap olmadığını anlıyor. Fakat sonrasında kitabın bir satranç kitabı olduğunu ve normal bir kitaba oranla satranç kitabıyla daha uzun süre meşgul olabileceğinin farkına varıyor. Yemeklerinden ayırdığı ekmekler ile satranç taşlarını oluşturan ve battaniyesi ile satranç düzeni kuran Dr. B, kısa süre sonra satranç oynamayı ve kitaptaki teknikleri uygulamayı öğreniyor. Bir süre sonra oyunun gelişime açık olduğunun farkına varıyor ve yeni oyunlar türetmeye başlıyor.Bu şekilde bir satranç ustası olan Dr. B’nin yıllar sonra New York’tan Buenos Aires’e gitmekte olan bir gemide, dönemin satranç şampiyonu olan Mirko Czentovic’le karşı karşıya buluyor. Bir solukta okunacak muhteşem bir eser şiddetle tavsiye ederim.
Satranç
SatrançStefan Zweig · Panama Yayıncılık · 2015234,9bin okunma
78 syf.
·
Puan vermedi
Kitap bitti bitmesine de ben hala şoklardayım. Hiç bu kadarını beklemiyordum. Bana sorduklarında okudun mu diye hayır yanıtını verince şaşırıyorlardı. Mutlaka okumalısın dediler elime aldım ve bırakamadım çok etkilendim.. Böylesi aşk varmıymış dedirtti bana Beni böyle seven biri olsa ömrümü vermeye razıyım. “Artık bu dünyada benim için yalnız sen varsın, bir tek sen;  benimle ilgili hiçbir şey bilmeyen, kendi mutluluğundan başka hiçbir şey ve hiç kimseyle ilgilenmeyen, her şeyi ve herkesi alaya alan sen! Evet, yalnızca sen varsın; beni hiç tanımamış olan, benim de sevmekten bir türlü vazgeçemediğim sen!” Kendisi için hiçbir şey istemeyen, hep veren, verdiğini gizleyen, sevdiği adam için her türlü fedakarlığa seve seve katlanan, onun için yaşayan ve ömrünü ona adayan bir kadın... Sevildiğini bilmeyen, kimseyi tutkuyla ve samimiyetle sevmeyen,  gününü gün edip kendisini mutlu etmekten başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen, gelgeç ruhlu bir adam...  Böylesi tek yanlı bir tutkuya aşk denilebilir mi?  Sahi, aşk nedir? Hele ki günümüz tüketim toplumunun  bencil ve maddiyatçı ortamında böyle bir ilişki hayal edilebilir mi?  Erkeklerin duyguları ya da ruhları neden bu kadar çorak acaba?  İnsan ruhu diye bir şey var mı gerçekten?  Ya kadın ruhu? Peki, o ne menem bir şeydir ve nasıl iş görür? Bir öyküden çıkarılabilecek böylesi derin sorular,  Zweig’a neden ‘insan ruhunun ustası’ denildiğini kolaylıkla açıklıyor.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Panama Yayıncılık · 2019221,9bin okunma
112 syf.
9/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
mısırda, zorla kendini istemediği bir hayatın içinde bulan Firdevs'in, adam öldürme suçundan idam mahkümü olarak Kanatır Cezaevi'ndeki son günlerinde Neval El Saddavi ile görüşmeyi kabul etmesiyle başlıyan hikayesi, yürek burkan olaylarla devam ediyor. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Firdevs, amcası ile yaşamaya başlar ve asıl hikaye o zaman başlar. Amcası tarafından kendisinden 40 yaş büyük birisiyle evlendirilir. Hayatı kararan Firdevs gördüğü şiddete dayanamayak evden kaçar, başına gelmeyen kalmaz. Çünkü o bür kadındır, çünkü her ne sebeple olursa olsun suçlu olan odur. Toplumumuzun genel yargısı ne yazıkki bu yönde. Kitabın sayfalarında dolaşırken şu an hala aynı duruma maruz kalan onca insanın olduğunu bilmek çok acı ve üzücü.  Çaresiz, umutsuz, ölümle yaşam arasında bir noktada yani sıfır noktasında bir kadın olmaya acımasızca mahküm edilmiş ...  Hapishaneye gittiği anda kendısınden af dilekçesi yazılması istendiği halde, hayatın onu sürüklediği bu iğrençliğe baş kaldırdığını düşündüğü için kayıtsız kalıyor. Ve kımse ile görüşmeyi kabullenmeyen Firdevs'in El Seddavi ile konuşmayı kabul etmesiyle hayatının çarpıcı gerçeği ile yüzleşir. Ve hayatının hikayesi bittiği anda, Firdevs artık hayata karşı son nefesini verir... Gerçek bir yaşam öyküsü ve yine bir kadın ve yine yeniden çekilen onca acı, hüzün, gözyaşı... Hayat mı acımasız, insanlar mı??? Bunu sorguluyor insan...  Bir iki saat içinde sizi kitabın sayfalarına bağlayarak, bulunduğunuz ortamdan sizi uzaklaştıran değerli bir eser.
Sıfır Noktasındaki Kadın
Sıfır Noktasındaki KadınNevâl El-Seddavi · Metis Yayınları · 201613,1bin okunma
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.