Anar'ın kitaplarını okuyupta kendinde eksiklik görmeyen yoktur muhtemelen. Her ne kadar bu kitapta, bu eksikliği iliklerime kadar yaşasamda, Anar'a bir kez daha hayran kaldığımı da belirtmeliyim.Anar'ın sadece yazılarına değil, hayatına da gıbtayla bakmışımdır. Geçen sene bir video'suna denk gelmiştim, ulusal kanallarda kimsenin mikrofonuna
"İnsan nedir?" sorusu yüzyıllardır,süregelen ve insan yaşadığı müddetçe sorulmaya devam edilecek,çok çetrefilli bir sorudur.Yeri gelmiş bilim insanı sormuş, yeri gelmiş filozof sormuş, yeri gelmiş din adamı sormuş,yeri gelmiş insan kendi kendine sormuş, sormuş'ta sormuş ... Kimilerine göre soran ,itaraz eden,seven,araştıran ,düpedüz
2021'de hangi kitapları okuyacağıma karar vermek için,internette gezinirken Cemal Süreya'nın eski bir Video'suna denk gelmiştim. Spiker Cemal Süreya'ya hayatını anlatmasını isteyince Süreya :
"1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında Dostoyevski’yi okudum. O gün bugündür huzurum yoktur. Biyografim bu kadar" diyordu
Livaneli on parmağında on marifet bir yazar. "İnsalar sadece bir mesleği yapabilir ikinci bir meslekte başarılı olması zor" diyene inat :
Sadece yazar değil, Müzisyen, Sinema yönetmeni, Şair, Gazeteci ve Siyasetçi aynı zamanda. Herbirinde ayrı bir yetenek gerektiren bu mesleklerde başarılı olmak, her babayiğidin harcı olmasa
Lise yıllarımda Çat pat hatırladığım kadarıyla, felsefe hocasının elinde bir nesne (muhtemelen bizi güdülemek için; felsefe dersini bir çoğumuz sevmediğimiz gibi bir de önyargılıyız)'yi kaldırıp bir şeyler sorduğunu hatırlıyorum. Tabi ne sorduğunu şuan tam hatırlamıyorum. Bir arkadaşımla göz göze gelip güldüğümüz, hatırladıklarım arasında . İlk
