Ama Japonya gibi bir adada yaşıyorsan, mecbursun jeofizik ve deprem araştırmalarında lider olmaya... Mecbursun çok iyi klima sistemleri üretmeye... demiryolu taşımacılığı ve tren teknolojisinde çağ atlamaya... derin vadilerden viyadüklerle yol geçirmeye... 127 milyon insanı doyurabilmek için “ne bulursan” yemeye, tarım teknolojileri geliştirmeye... ülkeyi sırılsıklam eden tayfunlara karşı çok iyi bir kanalizasyon sistemi kurmaya... Ve o kadar insanın daracık bir alanda hırgür çıkmadan yaşayabilmesi için, karşındakine saygı göstermeyi toplumsal prensip haline getirmeye mecbursun!
Japonya, yüzölçümü Türkiye’nin yarısı kadar olan büyükçe bir ülkedir. Ne var ki Japonya’nın, özellikle kendi vatandaşları arasında, “küçücük bir ülke” imgesi yaygındır. Bir Japonla coğrafi bir tartışmaya girdiğinizde size ufacık bir adada yaşadığını söyleyecektir. Bir İngilizden ise hiçbir zaman böyle bir yorum duymazsınız; gel gör ki, Japonya İngiltere’den daha büyük bir ülkedir. Ne zaman bu coğrafi gerçeği bir Japona anlatsam bana inanmaz; onun kafasında Japonya küçücük bir ülkedir.
Japon adalarının yüzölçümlerinin % 90’a yakınını dağ ve tepeler oluşturuyor; kalan düzlüklere 127 milyon insanı sığdırmak, bir de üstüne tarım yapmak, sanayi kurmak, futbol sahası açmak olacak iş gibi görünmüyor.