Onur GAKÇI

Onur GAKÇI
@OnurTrap
Fotoğrafçılık
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi
BİLECİK
BİLECİK
86 reader point
Joined on March 2020
İnandığımız ilk yalanın peşinden gidiyor ve hayatımızı ona göre şekillendiriyoruz. Kendi doğrularımız olarak bellediğimiz bu yalanlara o kadar inanıyoruz ki kimsenin ne söylediği umurumuzda bile olmuyor. Diğer tüm doğrulara tıkıyoruz kulaklarımızı. Biz de bir yandan onları kendi doğrularımıza inandırmaya ve kendi sevdiğimiz onlara da zorla sevdirmeye çalışıyoruz. Biz burada yaşayabilmek için çalışmaya başlıyoruz. Sonra çok geçmeden çalışmak için yaşadığımızı fark ediyoruz. Kira ödüyor, alacaklarımızı tahsil etmeye uğraşıyor, işimizin devam edip etmeyeceğini düşünüyoruz. En büyük derdimiz, akıllı telefonlarımızın şarjının bitmek üzere olması. Bencil, lanet, şımarık ve boktan insanlarız işte. Hepsi bu... Güzel şeyler de olmuyor değil hani. Hiç beklemediğimiz bir anda “zönk” diye aşık olabiliyoruz mesela. Biz burada böyle aptallıklar yapıyoruz bazen. Hiç geçmeyeceğini düşündüğümüz, tarifi zor dediğimiz acılar yaşadığımızı sanıyoruz. Kırılan kalplerimiz bir daha onarılmaz diyoruz. Sonra yeniden “zönk” diye aşık olabiliyoruz. Acı çekmek ve çektirmek üzere kurulu olan bir döngünün içinde koşturup duruyoruz. Birbirimizi kullanarak gündelik ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Etrafımızdaki insanları çıkarlarımıza göre sınıflandırıyoruz.
Sayfa 214Kitabı okudu
Reklam
“Yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır, yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç. Topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde, ve sesinde de müzik. İnsanı daha az seviyorum diyemem ama doğayı daha fazla…“

Reader Follow Recommendations

See All
‘Aşk, birine seni mahvetme yetkisi vermek ve bunu kullanmayacağına güvenmektir.’
"Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır."
Reklam
"Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az… O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum… Az… Sen de fark ettin mi; Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi… Bu yüzden belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir…”
"İnsanlığımızı, ahlakımızı, dünyayı çok uzun zaman önce yok ettik... Hissediyorum. Şimdi sıra anılarımızda ve hayallerimizde. Kafatasımızın içini süsleyen bütün bildiklerimizde. Her geçen saniye eksiliyorlar."
Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?
“Bu ömür boyu sahip olduğum altı yüz kırk birinci balık. Tanrı’nın yarattığı başka bir canlıya bakmayı ve sevmeyi öğrenmem için ailem yıllar önce ilk balığımı almıştı. Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. O özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin.”
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan. Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki Parlıamanet’i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı? Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı! Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak
Reklam
Tüm tamamlanan şeyler ve her ölüm bana gereksiz, mutsuz ve haksız geliyor. Yazlar sonbahar oluyor, evler yıkılıyor ve fotoğraflardaki insanlar mezar taşlarındaki insanlar oluyor. Bunca çok şeyin tamam olmaması lazım, pazartesilerin gelememesi için pazarların olmaması ve nehirlerin durdurulamaması için barajların tamam olmaması lazım. Masaların cilalanmaması lazım, kokusu başımı ağrıtıyor; okul başlangıcı değil tatil, haberler değil çizgi filmler lazım. Ben bitmeye ve bozulmaya karşıyım! Tamam olanın durdurulması lazım! Ben Daima İleriye Gitmenin şef yoldaşıyım ve vesaireyi destekliyorum!
Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Geri115
236 öğeden 226 ile 236 arasındakiler gösteriliyor.