Uşağa sordum. Tabancayı verirken titriyormuşsun ama "Tanrı onu korusun!" Bile dememişsin. Demek öyle! "Tanrı onu korusun" demiyorsun. Artık yüreğinde benim için yer kalmadı mı?
Hiç bir şeyden etkilenmemeyi; asla aceleci, üşengeç, şaşkın, kederli, durup dururken sırıtan, ya da tam tersine sinirlenen ya da etrafına kuşku dolu bakışlar atan birisi olmamayı öğrendim.
Zavallı çılgın! Senin kederine de, akılsızlığına da ne çok gıpta ettim bir bilsen! Sevgiline çiçek toplamak için umudunu diri tutarak gezip duruyorsun! Bu mevsimde çiçek olmayacağı aklına bile gelmiyor! Sadece bulamadığına yanıyorsun.
Çok kırılmıştım ve oradan hemen çekip gitmek istiyordum; fakat yinede gitmedim. Tuhaf bir güç beni orada tutuyordu. İstiyordum ki en azından bayan B. bu suçlu durumdan kurtulsun, benim gözümde aklansın.
"Biz ölüp tekrar dirileceğiz, Werther! Peki acaba birbirimizi yeniden bulup görecek miyiz, ne dersiniz?"dedi.
Gözlerim doldu. Elimi ona uzatarak "Ne diyorsunuz Lotte!"dedim. " Kesinlikle birbirimizi göreceğiz! Bu dünyada ve öteki dünyada kuşkusuz yeniden görüşeceğiz!"
Tanrım, bu boşluğun sebebi nedir! Göğsümde hissettiğim bu müthiş boşluk! Sürekli kendime şunları söylüyorum: "Fazla değil, bir kez, sadece bir kez onu kollarıma alarak bağrıma basabilsem! İşte o anda bütün bu boşluk kaybolacak!"