Merve K.

Merve K.
@Ordekcik
Kafayı yemiş.
Sınıf öğretmeni
Trakya Üniversitesi
İstanbul
9 okur puanı
Şubat 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
ancak emin olduğum nokta tanıştığım kişilerle aynı durumlar karşısında aynı duyguları hissetmiyor oluşumdu.
Reklam
Ve belki de benim için söylenecek en yerinde kelimedir. Ben yokum! En azından yokmuşum gibi dönsün dünya diye nefesimi bile tutmuştum bir zamanlar. Bendeki erken yükselişin ve daha hayatın yeni öğrenilmesi gereken yaşta bu noktaya varmış olmamın nedenini bilmiyorum. Belki de ben dünyadan daha hızlı döndüm. Hepsi bu. Gölgesinden hızlı silah çeken o çizgi film kahramanı gibi. Sonra son olduğuna inandığım bir hale geldim.
“Genç bir avukatken bir İngiliz şair tarafından yazılmış dizeler okumuş, çok etkilenmiştim. 'Taştan fışkıran bir pınar ol, suyu tutan bir sarnıç olma.' Bu sözlerin doğruluğuna inanmamıştım o zaman. Çünkü taşmak tehlikeliydi, taşan suyun sevdiklerimizin bulunduğu alanı basması olasılığı vardı, onları sevgi ve coşkumuzla bozabilirdik. Hayatım boyunca, iç duvarlarımın sınırlarını aşmayan bir sarnıç olmaya çabaladım."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiç kuşkusuz, ötekiler gibi tavırlar takınan bir adam olursam, çok daha iyi anlaşılacağımı biliyorum. Ama artık yaşamak için fazla zamanım kalmadı ve Tanrı’nın bana verdiği görevi yerine getirmek üzere acele etmem gerekiyor. Duygularımı saklamayı bilmem ama bütün içtenliğimle, doğruyu, yalnızca doğruyu söylersem, insanlar beni öldürür. Kendini toplumdan uzak tutan insanlar beni kaygılandırıyor, insan ırkından korkuyorum. Ama içimdeki acıma duygusu öyle büyük ki, Tanrı’nın beni yönlendirdiği her yolla, onların dertlerine çare bulmak için çırpınıyorum.
Bir rüya gibi geçip gitti her şey. Ne aşk kaldı ne bir şey. Güya çok güçlüydü, gerçeğin ta kendisiydi falan... Ne oldu şimdi? Bazen deli olduğumu ve bir tımarhanenin tam ortasına düştüğümü düşünüyorum. Belki de hâlâ oradayımdır, her şey sadece gelip geçici birer rüyadır belki de...
Reklam
"aklımın eksik olmadığına dair benim bulduğum en iyi kanıt kendime az değer verişimdir. eksik olsaydı kendime beslediğim sevgi onu kolayca aldatabilirdi; çünkü ben kendimi öyle seviyorum ki; sevgimi bir türlü kendimden dışarıya taşıyamıyorum. herkes sevgisini bir sürü dosta, tanıdığa dağıtırken, ben kendi içimin rahatından, kendi varlığımdan başka şeye bağlanamıyorum. başka şeylere bağlanışım kendi isteğimle, bile bile değildir."
Yeri belirlenemeyen ve hiç sarih olmayan, iz bırakmadan vücudun üstüne çöken, ruha işaret vermeden sızan bir dert nasıl iyileştirilir?
''Ölüm duygusu olan insanla bu duyguya hiç sahip olmayan arasında... -ki fark- biri sadece bir anda ölür, ötekiyse sürekli ölmektedir...''
''Çöpçüsünden züppesine kadar herkes, cinaî cömertliğinin kesesinden harcar; hepsi, mutluluk reçeteleri dağıtır; hepsi, herkesin adımlarına yön vernek ister...''
Yeisle birleşeceğim ruhuma karşı Ve düşmanı olacağım kendimin.
Reklam
Dünyanın güçlülere ait olmasında şaşacak bir şey yoktu. Köleler, kendi köleliklerine saplantıyla bağlıydı. İş, önünde secde edip tapındıkları altın putuydu onların.
"gurur hayatın tuzudur derler; gururum nereye gitti? ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu. daha iyisini de bulamadım, göremedim, kimse de göstermedi. sen bir gelip, bir kayboluyordun, tıpkı parlak, hızlı bir kuyrukluyıldız gibi; bense her şeyi unutuyor, ağır ağır sönüyordum... "
Sinemalarda böyle sahtekârca zımbırtılara deli gibi gözyaşı dökenlerin yüzde doksanı aslında kötü kalpli, aşağılık insanlar. Şaka demiyorum.
Bana birisi bir armağan verdiğinde, sonunda üzülen hep ben olurum.
Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
"Sadece sizinle konuştum, sizinle birkaç adım yürüdümse bunun sebebi, sizin bu işi nereye vardıracağınızı görmek arzusudur."
Reklam
"Kaderin cilvesine mihenk ve tecelli taşı olarak neden benim seçildiğimi bir türlü anlayamıyordum."
Açık havada sadece bir sabah gezintisi, aklımdan bile geçmiyordu. Ciğerlerim ne yapacaktı bu havayı?
"sizce yaşamak nedir?" sait faik: "balık tutmak, kahvede oturmak, yanımda çok sevdiğim köpeğim, insan tanımak. beyoğlunda bir aşağı bir yukarı dolaşmak, arada içmek, hikaye yazmak, velhasıl hiçbir şeye bağlanmadan avare gezmek bütün gün. işte ben böyle hayattan zevk alırım, buna yaşamak derim. " (gülen erdal, izlerimiz. 1954)
Aslında kırılmış ve tamiri mümkün olmayan yürekler olduklarını gizlemeye ve inkar etmeye çalışan özgür, küstah ruhlar vardır. Hamlet'in durumu da böyledir: ve o zaman deliliğin kendisi, uğursuz ve kuşku götürmez bilginin maskesi olabilir.
"Bekliyordu. Neyi beklediğini kendisi de bil­miyordu. Ama, ona bir şeyleri beklemesi gerekiyormuş gibi ge­liyordu. Onun için de bir türlü gidip yatamıyordu."
Resim