Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Osman GÖK
Osman GÖK
@Osmn_gk
Şiirsever ✎ Kitapsever ☰ Metal ♬
Hayvansever 𓃠 İkizler Ⅱ Vejetaryen ⸙
Bilime aşık ⚝ Uzay Meraklısı ☽
instagram.com/osmn__gk96?igsh...
appraf.com/osmn_gk
Ankara
18 Haziran
492 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Özdemir Asaf'ın, yoğun duyguların şairi, tadı damağınızda kalacak çok güzel aşk şiirlerinin toplandığı eseri... Eserde, bazı şiirleri kısacık olsa da anlamı büyük, uzun uzun düşünmeye sevk eden şiirler.
Okurken aşkın, sevginin sıcaklığını dört bir yanınızda hissediyorsunuz. Şairin sizi sürüklediği o duygu yoğunluğu içerisinde
Gizemli bir suskunluğun
Dargın diliyim.
Kan gülleri büyütürüm
Sabır saksılarında.
Ben hep kendini yiyen
Bir garip deliyim.
Şükrü Erbaş, dizelerine ve hüznüne kendimi en yakın hissettiğim şairlerden biri. Öyle naif öyle ince bir şair ki ve sevgiyi, aşkı, özlemi, yalnızlığı şiirlerinde öyle güzel işlemiş ki o mısraları okurken hüzünlenmemek imkansız. Eminim hiç şiir sevmeyen bir insan bile kendinden bir şeyler bulacaktır onun şiirlerinde...
İyi ki şiir yazmış Şükrü Erbaş, iyi ki okumuşuz.
Sevgiler,
Şiirle Kalın...
"Hayata Uzun Veda", Ataol Behramoğlu'nun şiirlerindeki güçlü duygusal anlatımı ve derin düşünsel boyutunu gözler önüne seren bir eser. Kitapta, insanın hayata, aşka, sevgiye, ölüme, doğaya ve varoluşa dair derinlikli düşüncelerini bulabiliriz. Şair, yaşamın anlamını sorgularken aynı zamanda yaşamın getirdiği acıları ve zorlukları da diline yansıtmıştır. Ayrıca, "Hayata Uzun Veda"da insan ilişkilerine, günlük hayata ve toplumsal sorunlara da temas etmektedir. Şiirlerinde toplumun adaletsizliklerine ve eşitsizliklerine değinirken, insana duyulan özlemi ve umudu da dile getirmektedir. Bu şekilde, Behramoğlu şiirlerinde hem bireysel hem de toplumsal duyguları bir araya getirerek okuyucuya derin bir düşünme ve hissetme deneyimi sunmaktadır.
Şairin en beğendiğim kitabı bu oldu, şu ana kadar okuduklarım arasında. İçindeki şiirler uzun ama beğeneceğinizi düşünüyorum ve şiirseverlere öneriyorum.
Keyifli okumalar,
Şiirle kalın...
Okur Takip Önerileri
Ataol Behramoğlu'nun 100 Şiir Seçkisi
Çoğu yabancı şairlerden olmak üzere toplamda 100 şiirin mevcut olduğu bu kitapta şiirler genellikle yurtseverlik, halkçılık, özgürlük tutkusu, barış, sevgi, direnç, bilime saygı, insana ve onun yaratıcı emeğine güven gibi çeşitli konulara odaklanmış.
Bazı şiirleri çok beğendim ama genelde yabancı şairlerden şiirler okumak pek keyif vermedi bana. ( Çoğu zaman vermez ama inatla okumaya devam ediyorum:) ) Sanırım bunun en büyük sebebi; her milletin kendine has dil yapısı ve konuşma tarzı gereği çeviri şiirlerde bir takım kayıplar olması ve verilmek istenen o duyguyu dilimize tam olarak vermeyi başaramaması.
Yine de kitapta bu 100 şiir arasından hoşunuza gidebilecek, okurken mısralarında kendinizi bulabileceğiniz şiirler mutlaka vardır ve şiirseverler bir şans verebilir diye düşünüyorum.
Kitabın sonunda, kitapta şiirleri mevcut olan şairler hakkında kısa kısa bilgiler de mevcut. Bu kısma da göz atmakta fayda var.
Keyifli okumalar,
Şiirle kalın...
İllüstratör Charlie Mackesy'nin hem resimleyip hem yazdığı bu kitaba rastlayanların kitap üzerine ilk izlenimleri genelde çocuk kitabı şeklinde ama bu sadece bir çocuk kitabı değil. Her yaştan insanın okuyabileceği, birçok derin mesajlar içeren, okurken düşündüren; sevgi, dostluk, mutluluk, korkularımız vb. konular üzerine sorgulamalar ve çıkarımlar yapan güzel bir kitap. Kitapta geçen bir çok cümle sizi içsel bir yolculuğa çıkarıyor ve sorgulamaya teşvik ediyor.
Kısa sürede bitirebileceğiniz, diyalogları ve çizimleriyle içinizi ısıtacak bu güzel kitabı herkese öneriyorum ama Küçük Prens kitabı ile kıyas yapmam gerekirse Küçük Prens bence çok daha başarılı diyebilirim.
Kitabın aynı isimle uyarlanan 32 dakikalık Oscar ödüllü kısa bir animasyon filmi de var. İlgilenenler izleyebilir.
SPOİLER İÇERİR !!!!
Edebiyatımızda Batılı anlamda yazılan ilk tiyatro eseri olarak kabul edilen İbrahim Şinasi'nin Şair Evlenmesi adlı eserinde; alafranga tutumlarıyla mahalleli tarafından hoş karşılanmayan Müştak Bey adında yoksul ama ileri kafalı bir şairin sevdiği, genç ve güzel Kumru Hanım yerine onun çirkin, yaşlı ve evde kalmış ablası Sakine Hanım'ı almaya mecbur edilmesi ve Müştak Bey'e oynanan bu oyunun sırdaşı ve dostu Hikmet Efendi'nin mahallenin imamına rüşvet vermesi ile son bulması konu edilir. Eserde, görücü usulü ile evlilik ve kendi imtiyazları uğruna yalan söyleyen eğitimli aydın kesim ve eğitimsiz kesim üzerine bir eleştiri söz konusudur.
Kitabında Doğu-Batı sentezi yapmayı amaçlayan yazar, son derece anlaşılır, sade bir dil kullanmıştır, karakterleri günlük hayattan ara ara şivelere de yer vererek konuşma dili ile konuşturmuştur.
Kitabın son sayfalarında ise yazar İbrahim Şinasi'nin hayatı ve ölümü üzerine değinilmiştir.
Spoiler içerir !!!
Stefan Zweig, bu kısacık kitabında insan psikolojisi üzerine yaptığı ustaca tahliller ile yine bizi şaşırtmıyor ve bu sefer insanın mecburiyetleri yani zorunlulukları üzerine farklı bir konu ve bakış açısı ile yaklaşıyor. Kitabımız Birinci Dünya Savaşı'nın çıktığı sıralarda savaşa katılmamak için karısı ile İsviçre'ye yerleşen bir
İran Devrimi'nin ardından yerleştiği Paris'te uluslararası bir okuyucu kitlesine ulaşan Goli Taraghi, bu kitabında yaşları olgun, birbirine kardeş kadar yakın 7 adamın keder ve neşe dolu anılarına, hızla geçen zamanın bu karakterlerin psikolojisi üzerinde bıraktığı etkilere, ölüme ve yok olma sancılarına odaklanıyor.
Kitapta şimdiki anda anlatılan bir olayın içine yer yer karakterlerin anıları serpiştirildiği için, okurken kafanızın karışması çok normal. Sanki şuanki anla, yaşanılan anılar birbirine geçmiş, şimdiki zamanla geçmiş zaman arasında kaybolmuşsunuz gibi bir izlenim yaratıyor ve bu kitabın "anlanılabilirliğine" gölge düşürüyor. Bu tarzda okuduğum ilk kitaptı diyebilirim.
Kitabında yoğun bir şekilde etkileyici betimlemelere başvuran yazarın muazzam bir tavsir etme yeteneği var ve bu satırlar okunurken muazzam bir lezzet veriyor okura. Öyle ki kışın dışarıdaki dondurucu soğuğu, karın üzerindeki bırakılan ayak izleri ve yavaş yavaş yağan karın bu ayak izlerini doldurduğu satırları okurken, ister istemez o atmosferde buluyorsunuz kendinizi ve karakterlerle birlikte siz de üşüyorsunuz.
Yavaş yavaş yaşlanıp ölüme yaklaşırken duyulan ızdırabı, satırlarda iliklerinize kadar hissediyorsunuz fakat kaygılanmak, dünyaya kazık çakmaya çalışmak yerine bu sınırlı ömrümüzü nasıl daha kaygısız, huzurlu ve acısız yaşayabileceğimize odaklanmak bizim için daha anlamlı olabilir.
Sevgiler...
Rovelli'den Fiziğe dair 7 çetrefilli konunun işlendiği harika bir kitap. Bu konular sırasıyla: İzafiyet Teorisi, Kuanta, Evren, Parçacıklar, Uzay Tanecikleri, Olasılık Zaman ve Kara Deliklerin Isısı, Biz.
Evrene dair bilmek istediklerinizi yoğun karmaşık fizik formülleri olmadan kısa, anlaşılır bir dille sunan Rovelli bu sayede hiç fizikle alakası olmayanları bile fiziğin büyülü dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. Keyif alacağınıza emin olmakla birlikte kitabın bazı kısımlarda "Beynim Yandı" demeniz de olası tabiki. :)
Okuduğum İlk Şiir Kitabı ve Cemal Süreya ile Tanışma Kitabım
Gerçek adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir. Ayrıca yazar ve çevirmen olan Cemal Süreya ilk şiir denemelerini ilkokul ve ortaokul yıllarında yapmış ancak asıl şiir çalışmalarına üniversite yıllarında başlamıştır. Şiir kitaplarının dışında deneme, eleştiri,
Zweig'ten okuduğum dördüncü kitap...
Hayatımda böyle bir aşk -veya hastalıklı bir saplantı mı desem bilemedim- görmedim ben. Kitap boyunca sırf aşkı yüzünden kendini aşağılık ve değersiz durumuna düşüren, hatta aşkı için köle olmayı bile tercih etmeyi göze alan bir kadının, R. adlı ünlü bir yazara duyduğu bayağılılıklarla dolu platonik bir aşkı okuyoruz ki aşağıda kitaptan aldığım alıntılar da bu durumu destekler nitelikte:
" Belki ayaklarına kapanmak ve beni hizmetçi olarak, köle olarak alıkoyman için yalvarmak istiyordum. "
"Senin her sözcüğün benim için bir İncil ve dua yerine geçti. "
Fakat okuduğum bu aşk öyküsü; fazla saplantılı, fazla gereksiz ve fazla itici geldi ki maksimum 2 günlük kitabı 10 günde zoru zoruna bitirmeyi başarabildim, çünkü kitapta ilerleyemedim bir türlü ki bu da kitabın - bana göre - sürükleyici olmadığını gösterir.
Son olarak şunları ekleyip incelemeyi bitireyim: Hiç kimse için bu kadar saplantılı bir sevgi ( ister platonik ister karşılıklı olsun ) beslemeyin, hiç kimseyi veya hiçbir şeyi körü körüne sevmeyin; bu bir cisim, bir hayvan, bir bitki, bir insan vs.vs. olabilir. Bir gün gideceğini, bir gün yanıbaşınızda olmayacağını bilerek sevin ki sevginin dozunu ayarlayabilesiniz. İşte o zaman onlara yüklediğiniz anlamlar da bu ihtimale göre olacaktır. Ve asla hiçbir şey karşısında kendinizi değersizleştirmeyin. Unutmayın ki sizler değerlisiniz, özelsiniz...
Sevgiler...
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,7bin okunma
Kitap birbirinden bağımsız üç öyküden oluşuyor fakat öykülerden sondan ikisinin sonu ucu açık bırakılmış, bir sonuca bağlanmamış. Sanırım yazar bununla öykünün sonunu okurun hayal gücüne bırakmayı amaçlamış. Ancak nedense böyle yarım ve sonuçsuz bırakılan öykü veya romanları sevemiyorum. Yine de üç öykü de hoşuma gitti kurgusal açıdan. Öteki yandan kitabın çevirmeninin - Gülperi Sert - yaptığı başarılı çeviri de göz kamaştırıyor. Çevirmenlerin kitapların okunurluğunda önemli bir etkisi olduğundan buna da değinmek elzemdir. :)
Sevginin ne olduğunu bulmaya çalışan bir çocuk: Kamber Can...
Birbirini çok seven ama yaptığı seçimler yüzünden birbirine karşı düşman safında bulunan ikiz kardeşler: Aka Hasan ile Can Hüseyin...
Kendi devleti için herşeyi feda edebilen, gurur ve onuru yüzünden sevgiliyi bir türlü teslim alamayan iki devletin önde gelen iki ismi: Şah ile Sultan...
Dünya güzeli ay parçası, güzelliğiyle herkesin gönlünü mest eden sevgili : Taçlı Hatun...
Daha önceden yazarın "Od" adlı kitabını okumuş biri olarak, bu kitabında da yazarın üslubunu, olayları birbirine muhteşem bir şekilde bağlamasını, söz sanatlarıyla dolu cümlelerini çok beğendim ve etkileyici buldum. Küçüklükten bu yana tarih derslerinden nefret etmiş biri olarak; ( halen nefret ediyorum, bilgi edinmek amacıyla yapılan uğraşı objektiflikten uzak bir alan için değer bulmuyorum ) ve elbette tarihi bilgilerimin neredeyse hiç yok denecek kadar az olduğunu düşünerek, kitabın içeriği, bilgilerin doğruluğu hakkıda bir yorum yapamayacağım fakat şunları söyleyebilirim: Kitapta gereğinden çok fazla Arapça, Farsça, eski Osmanlıca kelimelere yer verilmiş ve ben bazı yerlerde sürekli sözlük kullanmak zorunda kaldım. Bu da hem zamanımı aldı hem de kitabın sürekli bölünmesine neden oldu. Tabiki bunun için yazarı suçlayamam. Kitabın konusu ve içeriğine göre sözcük seçimini büyük bir itina ile yapmış olmalı yazar ama keşke daha az kullanmış olsaydı çünkü bu tür kelimeler beni biraz yordu. Onun dışında kitabı çok beğendim. Tarihi kitapları hiç sevmeyen biri olarak, kitabın akıcılığı beni okumaya itti diyebilirim.
