Kitabı okumaya ilk başladığımda büyük bir pişmanlık duymuştum çünkü bana klasik şeylerle karşılacakmışım gibi gelmişti ..ilerledikçe sinir krizleri geçirdim çünkü güçlünün zayıfı ezişini daha iyi hissettiremezdi bir kitap ..sanki bir oyun oynanıyor ve bu oyunun tek galibi olacakmışçasına kıyasıya kavgalar , kan ve göz yaşları ..sonuç olarak ezilen , dayak yiyen ve gururu incinen herkesin yaptığı gibi kitaptaki karakterler de dişini geçirebileceği kim varsa tüm acısını ondan çıkardı ..gerçekten haksızlığa tahammülü olmayan okumasın ama yok Humphery Van Weyden ve Kurt Larsen(ki kendisi gibi bir karakter sizi oldukça hayrete düşürecek) arasındaki bitmek bilmeyen felsefik sohbetlere şahit olmak istiyorum diyen varsa hiç durmasın okusun derim ..Kurt Larsen zorbasından nefret ederken ölüm şekline ağlarken buldum kendimi..Güzel şeyler de olmadı değil "Aşk" gibi ..Hem de soylu bir aşk ..kitaplarla dolu bir ömre yelken açan bir aşk ..Daha güzeli olamaz herhalde ...her neyse kendinizi o denizin ortasında ismi gibi gerçek bir "Hayalet" olan gemide yosun kokusuyla, dalga sesleriyle, gizemli bir dünyada, yanıtlanmayı bekleyen binlerce soru arasında bulmak için okumanızı tavsiye edebileceğim değerli bir kitaptı..Son olarak bu kitabı okurken şunu düşündüm hep insanları ne kadar da kolay yargılıyoruz..Belki de yazarın baştan beri vermek istediği mesaj buydu bilemiyorum..Önyargılarımızdan kurtulduğumuz kitaplı günler dilerim