Deniz

Itiraz, şikayet olanı anlamamızın önünde engel olarak durur ve fark etmemizi zorlaştırır
Reklam
Almak aslında bir teklifi değişimi, esnemeyi ve ilerlemeyi kabul etmektir. Vermek yani hemen verme isteği ise aslında veriyormuş etkisi yaratma çabamızı anlatıyor. Eski fikirlerinizi, kalıplarınızı, anılarınızı ve hesaplarınızı bırakamadığınız için, vermek zorunda bırakılanlarla alışveriştesiniz. Yani el açmış yalvaran ama ihtiyacı varmış gibi yapanlarla alışveriş halindeyseniz, aslında alabilmek ve verebilmek için canınızı acıtıyorsunuz demektir.
Bilgi eyleme dönüşmeyince bir kıymeti yok. Bilmek yeterli olsa herkes bir kitabı okur, bir okulu bitirir çözerdi hayatın sırlarını.

Reader Follow Recommendations

See All
Insanların bize nasıl davranacağına kendimiz karar veririz. Biz neye izin verirsek, onlar öyle davranır.
Ruhun özgürlüğü, iknadan imana geçişte hatta teslimiyettedir. İnkar imandan uzaklaştırmaz bizi. Aksine yakınlaştırır. İnanç ise teslimiyetten alıkoyar. Bir şeye inanmak, yeniyi almayı zorlaştırır. Oysa durmadan dolup boşalan bir kap gibi olmalı insan, yeniyle dolacağından emin olarak
Reklam
Psikolojik yaraların çocuklar üzerindeki duygusal etkisi ve yetişkin hayatlarında nasıl ortaya çıktıkları. Düşünün, hayatta kalmak için güveneceğiniz ilk insan ölmüş olmanızı istiyor. Bu bir çocuk için ne kadar korkunç, ne kadar travmatik olsa gerek. Kendinize verdiğiniz değer yok olur; ve yerine kalan acı çok bü­ yük, çekilemeyecek kadar büyüktür. Dolayısıyla yutarsınız, bastı­ rırsınız, gömersiniz. Zaman içerisinde travmanızın asıl sebebiyle bağınız kopar, nedeninin köklerini unutursunuz. Ama bir gün bütün öfke ve acı, bir ejderhanın midesinden fışkıran alev misali tekrar ortaya çıkar ve elinize bir tüfek alırsınız. O öfkeyi artık ölmüş ve unutulmuş babanız üzerinden değil, kocanızdan, ha­ yatınızda babanızın yerine geçmiş olan adamdan, sizi seven ve yatağınızı paylaşan adamdan çıkarırsınız. Onu başından beş kez vurursunuz; muhtemelen neden olduğunu bile bilmeden.
Terapinin amacı geçmişi düzeltmek değil, hastanın kendi geçmişiyle yüzleşmesini ve yasını tutmasını sağlamaktır. -Alice Miller
"Bir bebek annesinden nefret edemez; önce annesinin ondan nefret etmesi gerekir." Bizler bebekken saf birer süngeriz, boş birer kağıdız. İhtiyaçlarımız en temel şeyler: yemek, kaka yapmak, sevmek ve sevilmek. Ama doğduğumuz ve büyüdüğümüz ortama bağlı olarak bazen bir şeyler yanlış oluyor. İşkence edilen, taciz edilen bir çocuk gerçekte hiçbir zaman inti­kam alamaz çünkü güçsüzdür ve savunmasızdır. Ama hayal dün­yasında intikama dair fanteziler geliştirebilir. Öfke de korku gibi tepkiseldir.
"Davra­nışları öngörülemeyen, duygusal olarak yakınlaşamayan, sevgi ve iyilik göstermeyen birini mutlu etmeye, sevgisini kazanmaya ça­lışmak eski bir hikaye değil mi? Eski ve sebebi Ebeveynlerimiz
"Bununla ilgili daha önce konuşmuştuk, değil mi?" "Havai fişek hakkında mı?" "Aşk hakkında. Bazen nasıl aşkı havai fişekle karıştırdığımız hakkında. Drama ve işlevsizlik hakkında . . . Gerçek aşk çok ses­sizdir, sakindir. Yüksek drama tarafından bakıldığında sıkıcıdır. Aşk derindir, sakindir ve devamlıdır.
Reklam
"Sevgili seçmek, terapist seçmeye benzer," demişti. "Kendimize sormamız lazım: Bana karşı dürüst davranacak biri mi, eleştiri dinleyebilecek, hata yaptığını kabul edebilecek ve im­kansız olan için söz vermeyecek biri mi?"
Psikanalist Donald Winnicott'ın da dediği gibi: "Bebek diye bir şey yoktur." Kişiliklerimizin gelişimi tecritte gerçekleşmiyor, başkalarıyla kurulan ilişkiler aracılığıyla oluyor. Görünmeyen, hatırlanmayan kuvvetler tarafından şekilendirili­yoruz, tamamlanıyoruz: Ebeveynlerimiz.
Genellikle tekdüzeliğimizden sıyrıldığımızda hayat veren tatlar keşfederiz.
Para insanların gördüğü şeyi değiştirir. Para olunca insanın tek gördüğü kendisidir.
196 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.