Faruk

Stendhal bir gün “Ama benim ruhum alevlenmedi mi acı çeken bir ateştir,” diye haykırmıştı.
Sayfa 27
Reklam
Çoğu zaman, ilerlediğimi sanırken geriliyordum.
Sayfa 27
“Yaşama umutsuzluğu yoksa, yaşama aşkı da yoktur,”
Sayfa 26

Reader Follow Recommendations

See All
İnsanın kendinden haz alması olanaksızdır. Bu alandaki büyük yeteneklerime karşın bunu biliyorum. Yalnızlık varsa –benim bilmediğim bir şey bu– bir cennet düşler gibi düşleyebilir insan onu. Herkes gibi ben de düşlerim bazı bazı. Ama iki dingin melek onun eşiğinden hiçbir zaman geçirmedi beni; biri dostun yüzünü gösterir, öbürü düşmanın suratını. Evet, tüm bunları biliyorum, aşkın neye patladığını da öğrendim, ya da aşağı yukarı. Ama yaşamın kendisi hakkında, Tersi ve Yüzü’de acemice söylenenden daha fazlasını bilmiyorum.
Sayfa 25
Övgü karşısında, bana çok iyi bildiğim o katı ve nankör görünüşü veren şey gurur değil, (bende bir yaradılış sakatlığı gibi olan şu derin ilgisizlikle birlikte) o sırada içime doğan garip bir duygu: “Bu bu değil...” Hayır, bu bu değildir, işte bu nedenle de ün, söylendiği gibi, bazı bazı benimsenmesi öylesine güç bir şeydir ki onu yitirmek için ne gerekiyorsa yapmakta bir tür kötü sevinç bulur insan.
Sayfa 25
Reklam
“İlkelerini büyük konulara saklamalı insan, küçük şeylerde acıma duygusu yeter.” Ne yazık! İnsan özdeyişleri kendi yaradılışının çukurlarını doldurmak için benimser.
Sayfa 22
Gerçek engel önyargılardı ya da ahmaklıktı daha çok.
Sayfa 21
Bir kez, yoksulluk benim için hiçbir zaman bir mutsuzluk olmadı: ışık zenginliklerini saçıyordu içine. Başkaldırılarım bile onunla aydınlanmıştı. Hemen her zaman, hileye kaçmadan söyleyebilirim sanıyorum, herkes için başkaldırmalardı bunlar, herkesin yaşamının ışıkta gelişmesini isteyen başkaldırmalardı.
Sayfa 20
Avam bir şeyi anladığı, onu gördüğü ve onu nakzeden bir örnek göremediği çoğu durumda adeta onu zorunlu bir hükümmüş gibi kabul eder ve mevzi olan külli ona hazırlayıcı bir kural olur.
Sayfa 144 - Ekler
Gadamer'e göre anlama çabası her zaman bir diyalogun parçasıdır. Diyalogun karakteri zaten "anlamaya çalışan kimsenin sahip olması gereken yüksek görüş genişliğini ifade eden" ufukların kaynaşmasında görünür hale gelmeye başlar; çünkü ufuklar karşı karşıya gel i p de birbiriyle etkileşmeye başladığında bir diyalog kendiliğinden başlamış demektir.
Sayfa 131 - Ekler
Reklam
İnsan için gururunu tatmin etmekten daha önemli bir şey yoktur ve hiçbir yara onu incitmiş olan şeyden daha acı verici değildir. Bu sebepten ötürüdür ki "İnsan haysiyeti için yaşar" ve benzeri deyimlerle karşılaşırız. Gururun tatmini esas itibariyle kişinin kendisini başkalarıyla her yönden ama öncelikle zihni melekeleri bakımından kıyaslamasıyla gerçekleşir ve bu o kadar müessir ve o kadar güçlü bir tatmin biçimidir ki her tartışmada karşılaşılır. Haksızlık bir yana bırakılacak olursa yenilginin bu kadar acı verici olmasının sebebi budur.
Sayfa 119
insanların çoğunda doğuştan sahip olduğumuz bu kendini beğenmişliğe gevezelik ve doğuştan namussuzluk eşlik eder. Bunlar düşünmeden önce konuşurlar; ve hatta daha sonra haksız/hatalı olduklarını ve iddia ettikleri şeyin asılsız olduğunu fark etseler bile onun tam tersi şekilde görünmesini isterler. Öne sürdükleri önermenin doğru olduğunu ifade ederken kendilerini yönlendiren tek saik olduğu varsayılan haki kat merakı şimdi yerini kendini beğenmişliğin boş kuruntularına bırakmıştır: ve dolayısıyla şimdi kendini beğenmişlik uğruna doğru yanlış, yanlış da doğru görünmelidir.
Sayfa 73
insan doğası alçak değil , bütünüyle yüce ve şerefli olsaydı o zaman her tartışmada hakikati bulup ortaya çıkarmaktan başka bir gayemiz olmazdı; sonunda hakikatin söze açıklayarak başladığımız görüşün mü yoksa hasmımızın görüşünün mü lehine tezahür edeceğine zerre kadar aldırmazdık. Bunu önemsiz veya olsa olsa tali bir mesele olarak görürdük; ama her yerde karşılaştığımız üzere esas mesele hep budur. Akli melekelerimiz söz konusu olduğunda bilhassa duyarlı/alıngan olan doğuştan sahip olduğumuz kendini beğenmişliğimiz bırakmaz ki kabul edelim:
Sayfa 73
Öte yandan insanlar kendileriyle aynı görüşü paylaşmadığımız zaman genellikle gücenip darılırlar; ama o zaman da görüşlerini sırf benimseyip kabul edebilmemiz için değiştirirler. Şimdi onlarla giriştiğimiz bir tartışmada, yukarıda zikredilen ultima ratio stultoruma o başvurmadıklannda bile çoğu kez sadece kızgınlık ve küskünlüğe tanık oluruz. Çünkü burada sadece onlann zihni/fikri yetersizlikleriyle değil, fakat tartışırlarken başvurduklan usullerin sık sık tanık olunan haysiyetsizliğinde çok geçmeden kendisini gösterecek olan ahlak bozukluklarıyla da uğraşmak zorunda kalırız
Sayfa 53
11.4k öğeden 9.7k ile 9.7k arasındakiler gösteriliyor.