“Sade yaşamak imandandır.(hz Muhammed a.s.w)
“Neyi kaybettiğini hatırla"Ve ben kalbinde dünya lekesi taşıyan çocuk "
"Bu fâni âlem için beklentiye giren kalbime de kırgınım "
Tembellik ve parazitlik her türlü ahlâksızlığın anası; çalışkanlıkta temiz bir muvaffakiyetin, yüksek ahlâkın, ruh ve beden sağlığının temel şartı ve en feyizli kaynağıdır .
Madem dünya hayatı ve cismânî yaşayış ve hayvânî hayat böyledir. Hayvâniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdâniyet sırlarını ifade eden لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir.
Şu çürümüş ,içi boş kemikleri kim diriltecek “ dedi . De ki ; “Onları ilk defa yaratan kim ise o diriltecek. O,her çeşit yaratmayı en iyi bilendir.” Yasin suresi 78-79
Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu hebâ,
Yola geldim, lâkin göçmüş cümle kervan bîhaber .
Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip,
Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber.
Tüm insanlar Cenneti’i erkenden,henüz dünyadayken bulmak ister . Sorun şudur ki ,ego kendini mükemmel hissetmek ister, ama bu şiddetli cennet arzusu safdillikle birleştiğinde, bizi doyuramamanın ötesinde , yok edicinin yiyeceği haline de getirir
Ey sevaba hırslı ve a’mâl-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdut birkaç kişiden başka ittibâ edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etbâ’ ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlâhîyi kazanmakladır. Sen neci oluyorsun ki, böyle hırsla "Herkes beni dinlesin?" diye, vazifeni unutup vazife-i İlâhiyeye karışıyorsun? Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.