Tardis

Tardis
@PowerOfDeduction
5 okur puanı
Haziran 2016 tarihinde katıldı
Yaklaşık çeyrek asırdır genç nesillerin eğitim ve öğretim işini üstlenen ve icra eden birisi olarak gözlemim şudur ki; her geçen gün milli değerlerimiz biraz daha aşınmakta, tarih boyunca başardığımız devasa işlerde bizi dinamize eden, sevgi, saygı, adalet, hoşgörü gibi hasletlerimiz kaybolmakta, din, bayrak, millet ve vatan sevgisi uğruna gerektiğinde seve seve ölüme gitme irademiz zedelenmektedir. Globalleşen dünyada artık bunlara gerek yoktur gibi bir takım yanlış yargıları bir tarafa atarak, dünyada her ülkenin kendi nesillerine yaptığı gibi, artık biz de, nesillerimize tarihini, dilini, sanatını, inancını, kimliğini ve kültürünü benimseterek, milli şuur kazandırma mecburiyetimiz ötesinde mahkumiyetimiz vardır.
Sayfa 35 - Sarı Papatya
Reklam
Evet, insanın kafasına kimi zaman öyle çılgınca, öyle akıl almaz düşünceler saplanır ki, bu düşüncelerin gerçekleşeceğine gerçekten inanmaya başlar... Dahası var: Eğer bu düşünce çok güçlü ve tutkulu bir isteğe dayanıyorsa, çoğu zaman yazgının hazırladığı, kader gibi, gerçekleşmemesi olanaksız, kaçınılmaz bir şey gibi görünür! Belki de bu, önsezilerin bir birleşimi, istencin olağanüstü bir çabası, imgelem kudretinin doğurduğu bir tür zehirlenme ya da buna benzer bir şeydir...
Sayfa 155 - Kum Saati Yayınevi
... kullandığınız sözcükler, gün gelecek davranışlarınıza dönüşecek; davranışlarınız da karakterinizi oluşturacaktır.
Sayfa 48 - Ötüken

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İyinin İyisi
Hiçbir şeye hayran olmamak, Aristoteles'e göre kendini beğenmektir. Arkhesilas da der ki, "Bütün iyilikler diretmekten, dediğinden dönmeyip dosdoğru gitmekten, bütün kötülükler de kadere boyun eğip her şeyi oluruna bırakmaktan ileri gelir."
Sayfa 160 - KUMSAATİ
...Ama bu kitapla cehennemime geri dönmek ne olağanüstü bir andı. En sonunda yalnızdım ama hiç de yalnız sayılmazdım.
Reklam
İnsan ve Varlık
Doğruyu yanlıştan ayırt edecek bir aracımızın olması gerek ki, nesnelerden algıladığımız görüntüleri yargılayabilelim. Bu aracı doğrulamak için bir ispatlama yapmamız gerek; ispatlamayı doğrulamak için de bir araç. Size bir kısır döngü işte.
Sayfa 143 - KUMSAATİ
Burada beni düşüncelerimden, kuruntularımdan, kafamda yaptığım hastalıklı tekrarlardan uzaklaştırabilecek hiçbir şey yoktu. Onların amacı da buydu zaten. Boğazıma kadar düşüncelere batıp boğulmalıydım ve en sonunda onları kusmaktan, istedikleri her şeyi söylemekten, kanıtları ve insanları ele vermekten başka çarem kalmamalıydı. Bu hiçliğin korkunç baskısı altında sinirlerimin yavaş yavaş gevşemeye başladığını hissediyordum.
Bize hiçbir şey yapmadılar. Bizi tümüyle bir hiçliğin içine yerleştirdiler. Çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.
Gözünde o denetlenenez tutkunun alevini okudum huzursuzlukla...
...Çünkü bir insan kendini ne kadar sınırlarsa, öte yandan, sonsuza o kadar yakın olur. İşte böyle görünüşte dünyadan kopuk yaşayanlar özel yapıları içinde karınca gibi dünyanın tuhaf ve eşi benzeri olmayan maketini kurarlar.
Reklam
Dostluk
Artık onsuz, yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum. Tattığım zevkler bile, beni avutacak yerde ölümünün acısını daha fazla arttırıyor. Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik; şimdi ben onun payını çalıyor gibi hissediyorum.
Sayfa 77 - Kumsaati Yayınları
Akıl ve İnsan
Bütün derdim kendimledir. Hep kendimi seyreder, kendimi yoklar, kendime bakarım. Herkes kendinden başka şeyler peşindedir, hep kendisinin ötesine gitme hayalindedir. "Kimse kendi içine inmeye çalışmaz." 'Persius
Kapı vuruldu. İçeri giren hizmetçi kahve servisini yapıp çıktı. Masanın üzerindeki tabakasını alan Vahdettin, sigara tuttu. - İçer misiniz? Mustafa Kemal, sigarayı aldı: - Teşekkür ederim! Sigaraları yaktıktan sonra, kahvelerini yudumladılar. - Paşa, siz, İstanbul'u da kurtarmış bir komutansınız! Baştan bana sıkıcı gelen bu seyahati sizinle yapmış olmak, şu anda beni memnun ediyor. Vahdettin çok kibar ve kendinden emin bir şekilde konuşuyordu. Onun ilk defa bu kadar uzun konuşmasına şahit olmuştu. Devleti ellerinde tutan İttihatçılara karşı aradığı destek işte karşısındaydı; yarının padişahı olacak bu zatla iyi ilişkiler kurmak, onun güvenini kazanmak, gözüne her şeyden daha önemli gözüktü. Düşündüğü şeyleri, onun yakınlığını kazanarak gerçekleşirebilirdi. Bu tür düşünceler beynine doldukça heyecanı daha da artıyordu...
Sayfa 25
Memleket birbiri peşi sıra İttihatçılar'ın marifetiyle girdiği İtalyan, Balkan ve Dünya Savaşı'nda perişan edilmişti. Devam eden savaşın nasıl sonuçlanacağı ise meçhuldü. Zaten yıllardır süren savaşlar ve kötü yönetim nedeniyle siyasi idare, ticari hayat, devlet nizamı çökme noktasına gelmişti. Hatta, ordu bile ifsat içine girmişti. Devleti bu hale İttihatçılar getirmişti. Genç subayların çoğusu onlardandı. Darbeyle, baskıyla, Hükümeti ele geçirmişlerdi. Ağabeysi İkinci Abdülhamid'i tahttan indirmişlerdi. Yeniçeri ortadan kalkmıştı ama şimdi bunlar, onların yerini almıştı. Astıkları astık, kestikleri kestikti! Savaşa, barışa, her şeye onlar karar veriyordu. Bürokratlar, subaylar, vatanı, milleti ve düzeni savunmak yerine, gruplar halinde bölünerek, şuculuk buculuk peşine düşmüşlerdi. Bu nedenle de doğru dürüst iş yapılamaz ve devlet, millet hukuku korunamaz olmuştu.
Sayfa 14 - Beka Yayınları