'' Çıplak , aç bir dilenciyi sokaktan alıp onu güzel bir kurumun barınaklı odasına götürerek , kendisine yiyecek içecek bir şeyler verdikten sonra ondan bir sopayı yukarı aşağı sallaması istenirse , doğal olarak ona önceden sopayı niçin aldığını , onu niçin sallaması gerektiğini , bu kurumun işleyişini akla yatkın olup olmadığını açıklamak gerekir . Yani dilenci sopayı hareket ettirmeden önce . Sopayı hareket ettirince anlayacaktır ki ; bu sopa bir tulumbayı harekete geçirmekte , böylece su çıkarmakta , sular seralar boyunca akmaktadır . Sonra kapalı kuyu kulübesinden alınıp kendisine başka iş verilir , meyva toplayıp efendisini sevindirecektir . Daha yüksek bir mevkiye geçiş sırasında , bütün kurumun işleyişini öğrenecektir . Bu işlere katılırken '' Burada ne amaçla bulunuyorum ? '' diye sormayı düşünmeyecektir . Efendisine de kesinlikle sitem etmeyecektir . İşte böyle efendisinin istediğini yapanlar ; yani sadece çalışan bilgisiz insanlar ; yani bizim kendilerine hayvan gözüyle baktığımız insanlar , ona sitem etmezler . Ve biz ; bilgeler , efendiye ait olan herşeyi tartar , onun bizden istediğini ise genellikle yapmayız . Böyle davranacağımıza toplanıp görüşler saptarız : '' Sopayı niçin hareket ettirecek mişiz ? Bu aptalca değil mi ? '' Ve yine genellikle şöyle bir sonuca varırız : Hiçbir şeye yaramadığımızı duyumsuyoruz . Efendi aptal , ya da değil ama biz akıllıyız . Üstelik biz kendimizi hiçbir biçimde kendimizden kurtarmak zorunda değiliz .