Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.12
RJ
RJ
@RaJe
Yeni yerler, yeni müzikler,yeni filmler, yeni kitaplar, yeni hayatlar, yeni bakış açıları keşfedin! Bırakın şu popülerliğin peşini.
Yüksek lisans
Ankara
719 okur puanı
Ağustos 2015 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
152 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın içeriğine dair AŞIRI bilgi içermektedir.
Kitabın temel konusundan diğer inceleme yapan arkadaşlar da bahsetmiş ancak ben kitapla ilgili farklı birkaç detaya dikkat çekmek istiyorum. Bunun içinde yine kısaca bir kitap özeti yapmam gerekecek. Bir hakim olarak görev yapan Fiona Maye, eşiyle pek de beklemediği tatsız bir konu üzerine
90 syf.
·
Puan vermedi
Ömrü hayatımda “kitap” kelimesinin bu kadar sık tekrarlandığı başka bir kitap görmemiştim.
1998 ilkbaharında Bluma Lennon, Soho’daki bir kitapçıdan Emily Dickinson’ın Şiirler’inin eski bir baskısını aldı ve ilk köşe başında, tam da ikinci şiiri okumaya başladığında bir arabanın altında kaldı.
Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir.
Kitabımız bu cümlelerle başlıyor. Burada “Kitaplar insanların kaderlerini değiştirir.” Cümlesi bana pozitif yönde bir değişimden bahsediyor gibi bir his uyandırırken , aslında negatif yönde bir değişimin ardından bu cümleyi vermesi beni biraz afallattı. Kitapların insan üzerinde , hatta kader üzerinde bu tip olumsuz bir etkisi olabileceği aklıma gelmezdi.
Diğer bir konu ise ağzımızdan çıkanlara dikkat etmemizin gerekliliği . İster inanın , isterseniz adına başka bir şey deyin ama “Pygmalion etkisi”, “ kendini gerçekleştiren kehanet”,” self-fulfilling prophecy” veya “Bir şeyi kırk defa dersen olur teorisi” kesinlikle insan hayatında etkili oluyor ve sizin fikirlerinizi siz farkında olmadan bir noktaya odaklıyor. Hikayeye hızlı bir giriş ve bir o kadar hızlı bir çıkış yapan Bluma, Emily Dickinson okurken bir arabanın altında kalmak isteyerek aslında bir silsile başlatıyor. Yanı bunu dedi de oldu diye komik bir fikir sunuyor değilim, ama fikirlerinizi daha pozitif şeylere odaklamaktan da zarar gelmez.
Hikayenin konusu ile ilgili detaylar diğer okurların incelemelerinde yer almakta olduğundan tekrarlamakla zaman kaybetmeyip, dikkatimi çeken iki konuya değinmekle yetindim.
Akıcı ve farklı bir kitaptı. İyi okumalar.
308 syf.
·
Puan vermedi
Spoiler içerir.
Tüm kitap boyunca durağan devam edip son 50 sayfada ortalığın toz duman olduğu kitaplar beni hiç mutlu etmiyor. Sanki tüm kitap o 50 sayfa için yazılmış gibi oluyor. Meseleyi anlatana kadar gereksiz milyon tane ayrıntı veren insanlar gibi. Ha diyeceksiniz ki geri kalan 250 sayfa olmadan o 50 sayfa olmuyor. Belki haklısınız ama
Okur Takip Önerileri
76 syf.
7/10 puan verdi
- Not: Kitap hakkında özettir, detaylı bilgi içerir.-
Kitabının konusunu kitabın içinden bir cümle ile özetleyeyim "Eşi görülmemiş, kasırga gibi bir savaşın iki kum tanesi gibi fırlatıp bir kenara attığı bu iki öksüz insan" ın yollarının kesişmesinin öyküsü bu. Bir tarafta eşi İrina ve 3 çocuğu ile tam huzura erdim diye düşünürken askere alınan Andrey Sokofov , diğer tarafta bir başına kalmış Vanya. Savaştan önce kamyon şoförü olan Andrey Sokofov askere alınmasının ardından çok zorlu şartlar altında savaşır. Savaş esnasında Almanlara esir düşer ve iki yılını esir kamplarında yaşamaya çalışarak geçirir. Öyle ki ölmek için ayağınızın tökezlemesi yetmektedir. Esir olduğu esnada daha önce kamyon şoförü olması nedeni ile onu Alman bir komutanın aracını sürmekle görevlendirirler. O ise ülkesine , kendi milletine dönmenin hayalini kurmakta, kaçma planları yapmaktadır. Planı sorunsuz işler ve kendi topraklarına döner. Ancak aslında dönecek pek de bir şey kalmamıştır. Karısının ve iki kızının bir bomba ile bu hayattan koptuğunu öğrenir. Yaşayan tek kişi oğludur ancak onunla da kavuşma anı pek umduğu gibi gitmez. Bir baba için yaşanacak en zor anlardan birini yaşar ve oğlunun cenazesini teslim almak zorunda kalır. Bir Alman keskin nişancısı tarafından vurulmuştur. Gidecek hiçbir yeri kalmayan Andrey, eski bir dostunun yanına yerleşir ve kamyon şoförlüğü yapmaya başlar ve orada sokaklarda bir başına yaşayan küçük Vanya ile tanışır. Onu evlat edinmeye karar verir. Böylece iki öksüz insanın yolları kesişir. "Savaşın hiçbir şekilde kazananı yoktur." cümlesini bir kez daha hatırlatan bir kitap.
724 syf.
8/10 puan verdi
2.5 yıllık bir yakalanmama serüveninin ardından, geçtiğimiz hafta bu kovalamacada yenik düştük ve Covid testimizin pozitif olduğunu öğrendik. Hemen kafamda bir hesap yaparak 7 günlük karantina gününde ben bu kitabı bitiririm diyerek kitaba başladım.
Her kitabın bir vakti zamanı olduğuna inanırım ve bir kitap beni çok çekmiyorsa okumak için
206 syf.
·
Puan vermedi
Muhtemelen kısa zamanda unutacağım bir kitap olacak. Tarz mesele sanıyorum ama bana hiç hitap etmedi. Yarım bırakmamak için uğraşarak tamamlamayı başardım. “ Bunu başarı sayacak kadar ne yaşadın ?” diye sorabilirsiniz. Düşünün artık durumun benim açımdan zorluğunu. Sevenine iyi okumalar diyelim.
268 syf.
·
Puan vermedi
( Spoiler içerir.)
Çok akıcı bir kitap. Konu olarak oldukça ilginç ve farklı. Okurken gerçekten keyif aldığım bir kitap oldu.
24 saatlik bir 3. Dünya Savaşı'nın ardından yeni bir düzenin kurulduğu bir ortamda geçiyor kitabımız. İlk sayfalarda intihar etme fikriyle silahını alnına dayayan bir polis memurunun, intihar edemeden bir keskin
172 syf.
8/10 puan verdi
Kitap hem dil olarak hem de olay akışı olarak gayet akıcı. Ancak sanki kitaplarda sonuca çok daha hızlı geliyorsunuz, filmlerdeki gibi son dakika yaşanan şaşırmalar olmuyor. Ne kadar iyi saklanmaya çalışılsa da gizemler, okuyucu için bir izleyiciye kıyasla gerçeğe ulaşma serüveni daha kısa bir yolculuk oluyor.
Kitap konu bakımından bana oldukça ilginç geldi. Çocukken ailesini bir trafik kazasında kaybeden Şimal anneannesi ile birlikte yaşamaya başlar. Anneannesi Peri, Refik adında ayakları olmayan bir adamın bakıcılığını yapmaktadır. Şimal’in , Dede dediği Refik’in Tevfik adında bir oğlu vardır. Dört kişi bir evde yaşayıp giderler ve bir aile olmayı tadarlar. Ta ki Refik vefat edene kadar. Refik’in vefatının ardından Refik’in büyük oğlu Mehmet alır gider Tevfik’i. Şimal o günden sonra kardeşim dediği Tevfik’i bir daha göremez. Yıllar içerisinde ona ulaşmak için birkaç yol denese de başarılı olamaz.
Bir yıllık ilişkisi olan Kemal’in aniden terk etmesi ile yıkılan Şimal, yalnızlığını bir kez daha hisseder. Aile diyebileceği kimsesi yoktur. Kardeşim dediği Tevfik bir kez daha aklına düşer ve bu sefer onu bulmak için tüm bağlantılarını kullanır. Tevfik’in izini bulmayı başarır ve bu izin peşine düşer. Tevfik Bolu’da imam olarak görev yapmaktadır, çok da geleneksel bir yaşam tarzı olmayan Şimal bu duruma çok şaşırır çünkü Tevfik çocukluğu boyunca mimar olmanın hayalini kurmuştur ve şu an ondan çok farklı bir hayat tarzı sürdürmektedir.
Bu şekilde başlayan yolculuk Şimal’i şaşırtacak olaylar silsileleri ile devam eder ve var dedikleri yok olur, yok dedikleri var olur.
248 syf.
·
Puan vermedi
Bir robot, bir insana zarar veremez ve hareketsiz kalarak o insanın zarar görmesine seyirci kalamaz.
Bir robot, insan tarafından verilen emri yerine getirmek zorundadır. Fakat bu emirler birinci kural ile çelişkili olmadığı durumlarda geçerlidir.
Bir robot, her daim kendi varlığını korumak zorundadır. Fakat bunu yaparken birinci ve ikinci kuralla
224 syf.
·
Puan vermedi
Kitap baktığınızda birbirini tamamlayan ama her biri kendi içinde ele alınmış farklı kısımlardan oluşuyor. Bu kısımları kitabın içindekiler kısmında bulabilirsiniz. Kitapta verilen hikâyeler, anekdotlar, atasözleri, cümleler gerçekten ilgi çekici ve güzellerdi. Kitabın genel olarak dili sade ve anlaşılır. Ancak yer yer anlatımda tekrara düştüğü
80 syf.
·
Puan vermedi
Ekonomide bir terim vardır. Tam rekabet piyasası. Bu piyasalar bir takım temellere dayanan ideal piyasalardır. Öyle ki bu piyasalar o kadar iyi işler ki, yapılacak müdahaleler sistemi sadece bozacaktır. Öte yandan sistemin zaten kendisini dengeye iletici bir mekanizması vardır. Görünmez el denilen bu mekanizma sistemde ortaya çıkacak aksaklıkları
144 syf.
·
Puan vermedi
Kitap Fransız edebiyatı okutmanı Joseph Jacotot un, sürgün edilmesi ve takip eden süreçte Hollanda’ya gelerek burada öğretmenliğe başlamasının ardından keşfettiği bir öğrenme methodunu anlatıyor: “ Jacotot Yöntemi “
Joseph Hollanda’ya gelmiştir ama ne o tek kelime Hollandaca bilmektedir ne de öğrencileri ise tek kelime Fransızca. Öğrencileri
328 syf.
·
Puan vermedi
Ütopya ne demektir? Baktığınızda gerçekleşmesi olanaksız, çarpıcı, ilginç tasarı ya da düşünce olarak tanımlanıyor ütopya. Kitabın adından da anlayacağınız üzere yazara ait bir takım ütopyaları bulacaksınız kitapta.
İnsanlara onların ihtiyaçlarının ne olabileceğini düşünerek verilen yardımdansa(örneğin kömür verelim ihtiyaç sahiplerine fikri
312 syf.
8/10 puan verdi
Kitabın isminde de belirtildiği şekilde teorik bir kitap.Lakin finansa ait çoğu konuda kapsayıcı olduğunu düşünüyorum. Okuma esnasında bazı kavramların araştırılarak ilerlenmesi kitaptan alınan verimi artırıcaktır.
Açıkçası ekonomi bilginiz yoksa sizi sıkacağını düşünüyorum. Temel düzeyde bir şeyler öğreneyim diye okunacak bir kitap değil. Aksine temelinizin üzerine bir şeyler inşa edebileceğiniz akademik bir eser. Bazı konu başlıkları birbiri ile bağlantılı ama her başlığı kendi içinde değerlendirmeniz, kitapta genel bir anlam bütünlüğü aramamanız daha doğru olacaktır. Diğer bir bakış açısıyla, özellikle ilgilendiğiniz bir konu başlığı varsa o konu başlığına bakmanız yeterli olacaktır.
Keyifli okumalar
205 syf.
·
Puan vermedi
Hiç hayatınızda yersiz yurtsuz hissettiniz mi bilmiyorum. Ya da kendinizi nereye ait hissettiğinizi bulumadığınız oldu mu? Ben bu durumu sık sık yaşarım. Ev diye tanımlayacağım bir dört duvarımız oldu her zaman çok şükür ama aitlik hissini hiçbir zaman yaşamadım. Hatta hep ait olduğum yeri bulmak, ait olacak bir yer bulmak için gitmek istedim, araştırmak lazım gibi gelirdi. Şimdi yaş olarak büyüdük, evlendik ve iş sahibi olduk. Onun mu etkisi bilmiyorum. Eskisi kadar yabancı gelmiyor artık etrafımdaki dört duvar, gene de sık sık gidesim geliyor. Doğaya gidelim, elimize toprak değsin. Bir parça uzaklaşalım istiyorum.
Sanırım bundan dolayı , Heidi hastalandığında çok etkilendim. Ev dediği Alplerin tepesinde kasabadan bir parça uzakta,rüzgar estikçe uğuldayan, her kış çivi ile sağlamlaştırmak gereken bir tane odacık. Heidi'nin yatağı bile tavan arasına konulmuş bir parça saman. Yine de o kendini bu yere öyle ait hissediyor ki, uzaklaştım diye hastalanıyor. Ben kendimi bir yere böylesine ait hissetmedim hiç, hissedeceğimi de sanmıyorum. Bir yerden bana bu durum garip geliyor, bir yandan da özgürlük hissi veriyor.
Kitapta herkes Heidi'yi seviyor ama bencilce. Kimisi içindeki iyiliği çıkardığı için, kimisi renksiz hayatına renk geldi diye, kimisi karanlığına ışık oldu diye. Bilmem tanıdık geldi mi?
