onu hastaneye getirdiklerinde, yaşamla ölüm arasındaki iplikten köprüyü geçmek üzereydi. yakınında patlayan bir bomba çenesini paçalamış, alt dudağı va alt çene dişleri yok olmuştu. akıllarını yitirmemek için delicesine çalışan; elektriksiz, susuz, yakıtsız hastanelerde ameliyat yapmaya çalışan hekimler, onu yaşatmak için tam gört gün azraille yumruk yumruğa kavga ettiler. adam komadan çıkıp, kendine geldiğinde elleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştı. hekimler ve hemşeriler, ne demek istediğini anlamak için başına toplandılar. içlerinden biri de, belma adında bir hekimdi. adam belma'yı işaret ediyor, ama kimse söylemek istediğini anlamıyordu. adamın bir göçük kapısı gibi duran ağzının içine bakamıyorlardı. parçalanan çenesi, ancak tıslamasına olanak tanıyordu. yaşam bu korkunç iletişim güçlüğünü görünce, bir tansık yaratarak, adamın sözlerini belma'nın duymasına olanak tanıdı:
lütfen beni öper misin ?
genç kadın içi ürperdi, öptüğü bütün erkeklerin dudakları birer birer gözünün önüne geldi. böyle bir şeyi yapamayacağını düşündü. adamın sargılar içindeki yüzüne baktığında, gözlerinin birer buzdağına düştüğünü gördü. o zaman, çenesi parçalanan adamın ölmediğine inanıp yaşama tutunması için parçalanmayan üst dudağının başka bir dudağın sıcaklığını duyması gerektiğini anladı.
eğilip adamı öperken, arkadaşları başlarını eğerek yaşlarla dolu gözlerini kapadılar.