Afrika'da,Hindistan'da,Güneydoğu Asya'da,Güney Amerika'da ,açlıktan kemikleri çıkmış bebelerin resmini çektirmek için yarışa giren ve bu yarışta binlerce lirayı bir kalemde sarfedebilen gazete ve dergilerin bulunduğu bir dünyada, en aç insanın fotoğrafını çeken foto muhabiri altın madalya ile taltif edilirken, fotoğrafı çekilen aç bebenin sırtından para kazanabilen becerikli gazeteciler tebriklere boğulurken, aç insanların kendi halleriyle başbaşa bırakılmasında bir bozukluk olsa gerek.
Karlı bir şubat sabahı Ayaş'ta dünyaya gözlerini açtığın zaman ilk işin ağlamak olmuştu.Şimdi anlıyorum karşında canlı yaratık olarak ilk defa bizi görmüştün; insanları...Ve içinden,"Ben bütün ömrümü bu nankör yaratıklar arasında mı geçirecegim,"diye düşündün,onun için ağladın.İnsanlar...Yani bütün istikbalini onların daha mutlu olmaları uğrunda feda ettiğin insanlar...Canavarların en korkuncu olan bizler...
Tanrı'nın bahşettiği zeka ve yeteneklerin zehirli bir hançer gibi hemcinslerinin azap çekmesinde kullanılan uygar canavarlar...
Haliç' e doğru uzanan denizi ikiye bölen Köprü, bir zencinin koluna takılmış pırlantalı bir bilezik gibiydi.Her şey usta bir ressam tarafından çizilmiş gibi muntazam ve yerli yerindeydi.