Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

EmRe

EmRe
@SaiR_61
15 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
chat.mobilnar.net:2178/2.html#Mobilnar buyrun gelin bir kahvemizi iciniz ☕☕☕☕chat.mobilnar.net:2178/2.html#Mobilnar buyrun gelin bir kahvemizi iciniz ☕☕☕☕chat.mobilnar.net:2178/2.html#Mobilnar buyrun gelin bir kahvemizi iciniz ☕☕☕☕chat.mobilnar.net:2178/2.html#Mobilnar buyrun gelin bir kahvemizi iciniz ☕☕☕☕
Reklam
chat.mobilnar.net:2178/2.html#Mobilnar buyrun gelin bir kahvemizi iciniz ☕☕☕☕
Sonra gözlerini kapattın. Bir, iki, üç, dört. Tam dört kez yutkundun. Ağlamamak için gözlerini tavana dikmelerin hep hatırında kalacaktı. Ellerindeki tırnak izleri, üzüldüğünde midende oluşan şiddetli kramplar, çok ağladığında yüzünde çıkan o sivilce... Hepsi hatırında kalacaktı. O seni hiç görmemiş ama sen hep onun için süslenmişsin. En güzel

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sevgi kavramının ne kadar güçlü olduğunu her şeye rağmen elimi tuttuğunda öğrendim. Bana asla sırtını dönmeyişin, benden daha da kötü bir durumda olsan bile benim iyi olmam için çaba gösterişin sevgi kelimesine tekabül ediyordu. Evler sadece dört duvardan ibaret değilmiş, bunu da seninle öğrendim. Biz birbirimize yuva olmuşuz, hem de öyle kolay kolay yıkılmayan yuvalardan. Aile olmuşuz mesela. Anne olmak için birisini doğurmak gerekmezmiş, seni oğlum gibi sevdiğimde, korumak istediğimde anladım. Bana bu dünyada katlanılabilecek tek şeyin sevgi olduğunu öğrettin. Sevgin olmasa zorlukları nasıl aşardım, düştüğümde nasıl kalkardım inan bilmiyorum. Sen bana çok güzel bir sevgi bıraktın. Kırmayan, incitmeyen, hiç bitmeyen bir sevgi. Teşekkür ederim. Hep yanımda oldun, kendime küssem bile sen beni sarıp sarmaladın. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. İsterim ki bu sevgi seni her şeyden korusun, sana hep güzellik getirsin, hiç ağlatmasın. İsterim ki bu sevgi hayatının her evresinde senin başucunda dursun, yalnız bırakmasın. Her şey için teşekkür ederim. Milyon kez.
Seni sevmek beni ben yaptı teşekkür ederim. En güzel duyguları seninle tattım, seninle güldüm, seninle ağladım teşekkür ederim. Üzüldüğümde bana hep kollarını açtın, hep başımı okşadın. Frambuazlı pastayı çok sevdiğimi bildiğin için ne zaman moralim bozuk olsa bana hep o pastadan aldın. Ne zaman ağlasam güldürmeye çalıştın. Ne zaman pes edecek olsam yüreklendirdin, inancımı diri tuttun. Her zaman yanımda oldun. Yaşayıp yaşayabileceğim en güzel sevgiyi gösterdin bana teşekkür ederim. Sen çok güzel bir hediyesin, teşekkür ederim.
Reklam
Canım, konu sevgisizlik olunca insanın eli kolu bağlı oluyormuş. Gittiği yolu dönemiyormuş, bacakları kırılıyormuş. Ellerindeki yaraları iyileştiremiyormuş. Ne yapsa da kendini sevdiremezmiş. Bak ben her gece dört kez bunu tekrarlıyorum. Birisine zorla ev olamazmışsın.
Sen nasıl ki o elleri uzattığında bir şey beklemediysen geri çevirilişinde de öfke hissetmeyecektin. Sen bunca yolu koşarak gelip nefes nefese kalan kişisin. Sana koş demediler, yürü demediler, git demediler. Ne oldu hezimete mi uğradın yine. Gece oldu sabah oldu sonra tekrar gece oldu. Sen sana nasıl olduğun sorulmadı diye güçlü kalan kişisin. Oysa bir nasılsın sorusuna ağlayacak kişi. Bakma şimdi öyle kırgın kırgın. Sen istemedin mi bunları. O masal kitabının kötü sayfaları yırtılsa bile sonu değişmez güzelim. Bak bunu öğrendin. Sen çok şey öğrendin. Bir kalbin çiçek açmayacağını, ellerinin hep çamur kalacağını, her gidenin ardından su dökülmeyeceğini ve daha birçok şeyi. Şimdi sen kimseye merhamet gösteremezsin. Kimseyi düştüğü yerden kaldıramazsın. Sen merhem olup el uzatmayansın, öyle vicdanını kapıda bırakmış biri. Kanamak gerekirmiş. İyi değilim diye kanamak. Sen kanamadın işte bak. Sen içten yanan dıştan yaprak oynatmayan. Sen her kapının eşiğinde kalan. Sen ağlamayan ama gözleri hep kırmızı olan. Annen bile merhamet etmedi sana hatırla. Şimdi kim ağlasa karşısına geçip alay edensin. Kim bana bak dese kafanı bile çevirmeyensin. Senin derdin çünkü. Benim değil senin derdin. Çok bencilsin canımın içi. Çok. Bu bencillik senin yolun olmuş, şimdi istediğin kadar yürü.
Sen benim elimi tutsaydın, adımını bana atsaydın, dizlerinde uyutsaydın. Şimdi öyle el gibi değil de benden dünyaya gelmiş gibi dursaydın. Kabul et o defterde gitmeler yazmıyordu. O defter kin, nefret ve öfke barındırmıyordu. Sen kalkmış bunları önüme serpiştiriyorsun. Bana bilmediğim dilden kelimeler söylüyorsun. Ben biri nasıl bırakılır bilmem. Bilmem ki nasıl gidildiğini, dönülmediğini, unutulduğunu. Ben sana bunları öğretmedim. Seni bunun için büyütmedim. Sana o çiçeği kurutman için vermedim. Dön bi bana bak. Ben artık o çiçeği gözlerimle sulayamıyorum.
Sonra sana bakıyorum. Sen bu savaşın en güzel komutanısın. En güçlü ve en güzel komutanı. Tamam silah senin, güç senin, her şey senin. Ama bak. Bak bana ben vurulmuşum. Seni korumak için savaşırken senin tarafından kurşun yemişim bak. Sen bu hikâyenin en acımasızı ama en merhametli adamısın. Sen bu hikâyeyi kendi ellerinle yazıp kendi ellerinle karalayansın. Yok edensin, hiç var olmamış gibi davranansın. Bana gelince, ben şu içimdeki kurşunu çıkaramıyorum.
Elimi tutarken, gözlerime bakarken, sarılırken öyle. Ya da hiçbir şey. Baştan alalım. Ben seni çok özledim. Yuvasını terk eden annenin çocuğu gibi. Hiç gelmeyecek olan o mektup gibi. Bir daha hiç açmayan çiçeği sulamak gibi. Sen öyle el gibi ama sen öyle nasıl da içimden. Beni anla. On altı tane yalan söyledim. Kaşlarımı çattım, ellerimi sakladım, yüzümü astım. Beş yaşındayım. Bak bu benim ilk oyuncağım, ilk tokalarım, ilk elbisem. Kalbine dokun, eve dön. Sen dünkü çocuksun, çok tanıdık ama çok yabancı olan. Sen o kalbi hiç olansın. Bir o kadar da kırık. Aç içini, yık o örmek zorunda olduğun duvarları. Küsme bana darılma. Sadece beni anla.
Reklam
Bir şeyler anlat. Ben orada beklerken, her yer soğukken, yummuşken gözümü sen otur bir şeyler anlat. Ellerinin güzelliğini anlat. Balkonda oturduğun zamanları anlat. Söz. Bak ben ağlamıyorum. Ben o evi içimden defalarca kez terk ettim. Şimdi gittin diye ağlamıyorum. Bir doğru bin yalandan iyiymiş. Beni böyle avutma. Güldürme yüzümü sahte sözlerinle. Bu dikenleri elime saplamaktan çekinme. Sen şimdi gözlerimin içine öyle bakma. Görme, dokunma, gülme. Hiçbir şey yapma. O kedinin başını acıdığın için okşama. O çiçeği sadece kurumasın diye sulama. Sevgin kalmadıysa şimdi böyle, sarmışsa dört bir yanını acıma duygusu. Sen şimdi konuşma da. Açma ağzını. Gram merhamet kalmamış kalbini serme gün yüzüne. Biliyorsun ki ben seni incitmediysem, acıdan kahrolmadıysan, kemiklerin kırılmış gibi hissetmediysen sevdiğim için değil. Yemin ederim sevdiğim için değil. Senin sevgi sandığın şeyler şimdi yanımdan bile geçmiyor. Bak ben artık durdum. Sen de dur.
Bana böyle yapma. Sen de kalbini orada bırakma. O kapının üstüne art arda kilit vurma, yakma o bahçeyi. Beni kovma bu evden. İçindeki pencereyi aç, çiçeklerini sula. Canım, bu günler de geçer. Bu aylar, bu mevsimler, her şey. Bugün seni bekledim. Sana büyüttüğüm ilk çiçekten, yetiştirdiğim ilk meyveden, kollarımın ağrısından, dizlerimin yarasından bahsedecektim. Eğer iki insan birbirini çok severse bir şekilde denk düşermiş. Sandım ki denk düşeriz. Sandım ki gelirsin. Yok olmadı bu sefer. Bu sefer gelmedin. Çok umurumdaydı sanki yanıma gelmen. Beni bulman, ellerimi tutman, başımı dizine koyman... Hepsi sanki çok umurumdaydı. Ben istedim ki hep bana dönsün yüzün. Hep bende ol, hep benim elimi tut. Sen orada başkasının elinden tutmuşsun, şimdi gelmiş elini bıraktı diye bana dert yanıyorsun. Bak bu senin ilk yanılgın, ilk düşüşün, ilk hayal kırıklığın. Hepsi geçiyor. Sen de aynadakine bakarken tekrar et hepsi geçiyor. Şimdi o yaranı sen sar. O saçlarını kendin okşa. Ben artık dönüp dolaşıp sığındığın o ev değilim. Ben artık seni bağrına basan, gözyaşını silen o çocuk değilim. Özür dilerim. Birbirimize koşamayacak kadar büyüdük.
Herkes kalbini ortaya koydu. Benimki elimde kaldı. Seninle konuşacağım şeyler var. Sana sarılacağım şeyler, elini kalbime götüreceğim şeyler ve gözlerinden öpmeli şeyler. Dur şimdi küsme hemen. Ben birazdan kalkıp gideceğim. İki kalbin birbirine uzak düşmesi de gurbetmiş. Seni özledim. Sonra bir kuş geldi. Sonra çiçek büyüdü. Benim ellerimde hâlâ o baharın kokusu var. Benim sırtımda hâlâ bu geçmişin yükü. Dizlerim tutmasa da sana koşuyorum. Şimdi öyle bakma ne olur. Ben senin düşmanınmışım gibi, el gibi, her şeyini bilmiyormuşum gibi. Bana yazdığın mektubu üç kez okudum. Üç kez yutkundum. Üç kez o pencereden dışarı baktım. Çamaşırları katladım, bulaşıkları yıkadım, çeşitli kitaplar okudum, yürüyüş yaptım. Seni özlediğimi hatırlamamak için her şeyi yaptım. Sonra seni daha da çok özlediğimi fark ettim. Sana ev olamadım. Kollarımı açmışken seni bağrıma basamadım. Seni dizlerimde uyutamadım. Her şeyi tekrar ettim. Her şeyi tekrar yaşadım. Herkesle tekrar konuştum. Sadece seni tekrarlayamadım. Ben de şimdi kalbimi ortaya koyuyorum, yer aç.
Burada size iyi gözüken insan başka birisinin belası olabiliyor lütfen şunu şu zamandan beri tanıyorum çok iyi birisi, şu kişi asla böyle şeyler yapmaz diye konuşmayın. Herkes öyle şeyler yapabiliyor ki ağzınız açık dinlersiniz.
Herkesin gelip geçici olduğunu, en iyi tanıdığın insanın bile günü geldiğinde birden yabancı birisine dönüştüğünü, affedilmiş gibi gözüken her şeyin aslında bastırılmış bir yük olduğunu, ne olursa olsun kimseye sırtını yaslamaman gerektiğini ve daha sayamadığım nice şeyler öğrendim. Bunları öğrenmek genel anlamda her ne kadar hafifletmiş olsa da bazen insanın içine taş bırakabiliyor. Bazen kimseden bir şey beklememeyi kendine defalarca kez hatırlatıyorsun. Bazen üzüleceğini anladığın an kabuğuna çekiliyorsun. Hayat bu şekilde yaşanmaz. Böyle kimseye güvenmeden, inanmadan yaşanmaz. Ama içindeki o taşı da kaldıramıyorsun. Omzundaki o yükü de yok edemiyorsun. Şimdi kaldın mı böyle?
akşamları yürüyüşe çıkıyorum. listemdeki kitapları bitiriyorum. yarı zamanlı çalışıyorum. her gün aynı saatte akşam yemeği yiyorum. senin evin olmak istemiştim, bunu düşünüp duruyorum. konuyu sana getirmeyeceğim dediğim her yerde konu bir şekilde sana geliyor.
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.