Savaş çanlarının çaldığı ve kanların akıtıldığı bir döneme denk gelmenin üzüntüsüyle savaşla ilgili bu kitap çıktı karşıma. Zamanlama mükemmel, zira okudukça savaşın en gerçek yüzünü görmüş oluyorsunuz. İnsanlık tarihinin ayıbıdır savaş ve hep öyle olmuştur. Kazanan taraf yoktur ve kaybeden insanlıktır hep. Bir askerin savaş sırasında yaşadıkları ve savaştan döndüğünde normal hayata adapte olamaması ve psikolojisinin ne denli bozulduğu çarpıcı örneklerle bu küçük hikayede yer almış. İnsanların ruhuna vahşet o kadar sinmiş ki, savaşı önlemek için bile şiddet kullanılıyor. Kitaptan bu parçada belirtildiği gibi:
''- Ya şimdi savaşı bitirirsiniz, ya da ...
"Ya da" ne ? Akıllarını başlarına toplamalarını sağlayacak, yüksek sesle söylenecek yeni yalanlarla cevaplanmayacak kelime kaldı mı dünyada ? Ya da önlerinde diz çöküp ağlamak mı gerek? Ama zaten yüz binle r gözyaşlarıyla
yıkamıyor mu dünyayı, faydası var mı hiç? Ya da gözleri önünde kendini öldürmek mi gerekiyor ? Öldürmek! Her gün binler ölüyor, peki bunun faydası var mı?''
Dünya çıldırmış ve maalesef ki hiç bir şeyi önleyemiyoruz barışı sevenler olarak. Dünyanın kızıl kahkahası hiç susmuyor..
''Kızıl kahkaha bu. Dünya çıldırdığında işte böyle gülmeye başlar. Dünyanın çıldırdığını biliyorsun değil mi? Ne çiçekler var üstünde, ne de şarkılar; derisi yüzülmüş bir baş gibi yuvarlak, pürüzsüz ve kızıl artık.''