•İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün bir çok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Hiç değişmeyen bir başka şey de, bazılarının mutsuzluğunun başkalarının mutluluğu oluşudur, bunu dünyanın kuruluşundan bu yana art arda gelen tüm kuşaklar çok iyi bilir.
O sırada dürüst insanlar çaresiz olarak çok daha azıyla yetinirken, hatta o kadarını bile bulamazken, yemek hırsızları eski ve sıvaları dökük binanın gözden ırak bir yerinde, sütlü kahve -elbette soğuk-, galeta ve üzerin e margarin sürülmüş ekmekten oluşan, böylelikle de beklenmedik bir biçimde zenginleşmiş kahvaltıyı ikişer üçer porsiyon olarak tıkınıyorlardı. Binanın birinci katındaki bazı körler, kuru ekmeklerini hüzünle kemirirken, mikrofonun, mikrop taşıyanların bulunduğu kedimdekileri yemeklerini almaya çağırdığını duydular.
" Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti ama ben düşündüğümü söylemeye kalktım. "