"Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn. Vec'al lî lisâne sıdkın fîl âhırîn." (26/ Şuara,83)
"Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!"
"Hasbiyallâh, lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm." (9/Tevbe,129)
"Allah bana yeter,O'ndan başka ilah yok, ben hep O'na güvenmişimdir; çünkü o en yüce hükümranlık makamının Rabbidir!"
Enes b.Mâlik (ra) anlatıyor:
"Resûlullah (sas) ile mescitte halka halinde oturuyorduk. Allah Resûlü (sas) bize bir şeyler anlatıyor, biz de dikkatle onu dinliyorduk. Allah Resûlü (sas) bir anda şöyle bir söz söyledi: 'Allah'ın kulları içerisinde öyle kullar vardır ki Allah, Kıyamet Günü onlarla konuşmaz, onları mağfiretiyle yargılamaz, onlara sevgi nazarıyla bakmaz!'
Meclisin havası bir anda değişti, bambaşka bir havaya büründü. Bir sessizlik oldu. Sonra içimizden biri :' Yâ Resûlullah! Kim bunlar?' diye sordu. Bunun üzerine Allah Resûlü (sas) :
' Onlar; anne ve babasından yüz çevirip giden evlatlardır. Onlar, çocuklarını terk edip giden babadır. Onlar, kendilerine yardımda bulunan insanların iyiliklerini unutup iyilik gördüğü insanlara karşı nankörlük yapan adamdır.' diye buyurdu. [Müslim, "Zekât", 40; Ebû Dâvud, "Zekât", 45]
Hadis şerhinde babanın evladı terk etme meselesinde şöyle bir açıklama yapılır : Bu terk etme, maddeten olduğu gibi mânen de olabilir. Evi , terk edip gitmesi , maddeten terk etmedir. Mânen terk etme ise aynı çatının altında olmasına rağmen babanın çocuklarıyla muhabbetinin olmaması, göz göze gelip de çocuklarıyla iki kelime konuşmamasıdır. Baba içeriye girdiği zaman çocuklar kaçacak delik arıyorsa böyle bir evde baba, evladını terk etmiş demektir. Böyle bir terk edişin karşılığı da Allah Resûlü'nün (sas) buyurduğu gibidir. Allah (cc) bizleri böyle bir durumdan muhafaza etsin.
Şüphesiz en büyük servetlerden biri de evlattır ama bizler, sahip değil emanetçiyiz. O zaman; sahip değil şahit, mâlik değil emanetçi olduğumuzu unutmayacağız.
"Allahümme'rzuknî hubbeke ve hubbe men yenfeunî hubbuhu 'indeke."
Allah'ım, bana kendi sevgini ve senin yanında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver."
"Vallâhu a'lemu bi a'dâikum. Ve kefâ billâhi veliyyen ve kefâ billâhi nasîrâ." (4/Nisa,45)
"Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir."
"Allahümme innî zalemtu nefsî zulmen kesîran ve lâ yağfiruz zünûbe illâ ente feğfirli mağfireten min 'indike, verhamnî inneke entel ğafûrur rahim."(Buhârî, Ezân,149)
"Allah'ım, ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Beni katından bir mağfiret ile bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan sensin."