İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor.
Ormanda yüzyıllarca bir arada yaşayan ağaçlar yeni fidanların suya kavuşmasına öncelik verirler. Dalı kırılana destek olurlar. Dalı kırık bir ağaç kabul edin beni.
Bir deprem, bir yangın, bir felaket senden her şeyi alır. Sahibi olacağın tek toprak parçası yatacağın yer. Onun da sahibi değilsin ya… Ziyarete gelenin bitene kadar üzerinde adın yazar.
Bir zamanlar ne kadar mutluydu.
Ne kadar uzakta kaldı o günler…
Özlemden ağlıyor.
“Bu kadar ayrı kalmamalıydık Nesrin,” diye fısıldıyor.
Mutfaktan vanilyalı kurabiye kokusu yükseliyor…
Özlemek bir yılandı. Hayal kırıklığı dediğinse bir kanadı kırık güvercin; insanın kaburgalarının içinde yaşayan. Vakti gelince uçurmazsan, salmaz da saklar, büyütürsen sığmazdı ciğerine. Nice insanlar, büyüttükleri eski kırıklardan ölüp gittiler.