Secilinn

depresif hastalarda görülebilecek ara inançlar
Eğer iyi, nazik ve dürüst olursam ödüllendirilim. Başkalarının benim hakkımdaki düşünceleri bir insan olarak değerimi büyük ölçüde belirler. Sevdiğim insan beni sevmediği sürece hiç sayılırım. Beğenilmemek başarısızlık demektir. Çok çalışırsam kazanırım. Eğer mükemmel olursam değerli biri olurum.
Reklam
Kaderimizi tamamen kontrol edemediğimizi bilmek bize ağır gelebilir. Gerçekten de , aslında sosyal bir ortamdan doğmuş bir durum veya sonucu, bireyin kişiliğine yüklemek pek kolaydır. Psikologlar buna temel yükleme hatası adını vermiştir. Yaptığımız her şeyin politikalarla, normlarla, sistemlerle ve diğer yapısal gerçekliklerle biçimlenebiliyor olabileceği fikrini inatla reddederiz. Suç işleyenlerin ahlaki açıdan zayıf, yoksulların tembel (veya iş bilmez) , şişmanların iradesiz olduğuna inanmayı seçeriz. Bu kişiler biraz daha sorumluluk alabilselerdi , biraz daha özkontrol uygulasaydı ne güzel olurdu!
Çocukların özsaygısı okul performansına göre artıp azalırsa, başarı da madde bağımlılığına benzer bir hal alır ve “ değersizlik duygusundan kaçabilmeniz için her seferinde daha fazla başarı elde etmeniz gerekir. “

Reader Follow Recommendations

See All
… Morris Rosenberg’in ifadesiyle “ Özsaygıyı incelerken kişinin kendini yeterli (değerli) görüp görmediğine bakarız, diğer kişilerden üstün görüp görmediğine değil. “ Bu doğrultuda görkem sanrılarıma sahip kişilerin saldırgan bireylere dönüştüğünü söyleyerek yüksek özsaygının karanlık bir yüzü olduğunu söylemek imkansızdır.
Geribildirim bilgilendirme amacındadır, ama övgü bir yargıdır.Olumlu yargılar ise olumsuzdan daha yapıcı değildir. Çocukları övmenin ana etkisi , onları övgüye bağımlı hale getirmektir.
Reklam
Kısacası, " buna karşılık şu" anlayışı üzerine kurulmuş adalet kavramı, yaşamı ticari bir işlem olarak değerlendiren dünya görüşüyle el ele gitmektedir.
İhtiyaçlarını yadsıma
Kendi ihtiyaçlarını küçümseyen ve görmezden gelen bazı hastalar için, ihtiyaçları üzerinde konuşmak neredeyse bilmediği bir dili konuşmaya çalışmak gibi gelecektir.
Bir kişinin düşünce tarzı hakkında ‘bozuk’ yorumu yapmakla kişinin yorumu yapandan daha az akıllı biri olduğunu söylemek arasında anlam yakınlığı olduğunu kabul etmeliyiz. Kendisinin zaten arıza olduğuna inanan kişiler, düşünce tarzındaki bozukluklara odaklanan bir terapötik yaklaşımı, anlaşılmama ve kabullenilmeme olarak algılayabilirler.
İşte ben de ağlamanın bir faydası olmadığı için ağlıyorum. Sadece vebayı iyileştirmeyi değil, vebadan dolayı ağlamayı da öğrenmeliyiz.
Aşırı Ölçüde Fedakarlık
Bu şekilde aşırı fedakarlıkta bulunmanın pek çok olumsuz sonuçları vardır. İlk olarak, hakkını - isteklerini talep edemeyen bir terapist, hasta için iyi bir rol model oluşturamaz. İkinci olarak, bu terapistler profesyonel sınırları silikleştirebilir; hasta her ihtiyacı yanında olan terapistin, kendisinin bir arkadaşı mı yoksa bir profesyonel mi olduğu konusunda kafa karışıklığı yaşar. Üçüncü olarak, aşırı fedakarlık yapan terapistler , hastayı rahatsızlık verici maruziyet denemelerine teşvik etmekte zorlanırlar. Dördüncü olarak, terapistin fedakarlık yapıp ücretini talep etmemesi, hasta tarafından terapistin verdiği hizmetten emin olmaması şeklinde yorumlanabilir. Hatta bazı hastalar, en sonunda çok büyük fatura ile karşılaşacakları endişesi yaşıyor. Son olarak da, seansların normal süresinin dışına taşırılması, hastada ‘ başka sınırların da ihlal edilmesine izin verilebileceği’ - örneğin cinsel yakınlık veya terapisten çeşitli taleplerde bulunulması gibi- izlenimi doğuruyor.
Reklam
Her kuşak eski , güzel günlerden söz ediyor ama o günlere baktığımızda yine aynı şeyleri söyleyen başka bir kuşakla karşılaşıyoruz.
Keisewetter’in Mantık kitabındaki “Gaius insandır , insanlar ölümlüdür, o zaman Gaius da ölümlüdür” şeklindeki tasım örneği ona ömrü boyunca doğru gelmişti, ama hep Gaius bağlamında ; kendisiyle hiç ilintisi olmadan. Evet Gaius insandı ama sıradan bir insandı o, o bakımdan bu önerme onun için tümüyle doğruydu; ne var ki İvan İlyiç sıradan bir insan da değildi; o her zaman herkesten farklı, özel bir varlık olarak gelmişti.
İvan İlyiç’i en çok yaralayan yalandı. Nedense herkesçe kabul gören bu yalana göre yalnızca bir hastalık söz konusuydu, öyle ölümcül bir durum yoktu ortada; hasta sakin bir şekilde tedavisini sürdürürse her şey harika olacaktı. Oysa o, ne yapılırsa yapılsın hiç de harika bir şey olmayacağını, tam tersine bu yolda yapılacak her şeyin ona daha büyük acılar çektirmekten ve ölümünü yaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacağını biliyordu.
Nasılsa hepimiz öleceğiz. Elimiz ayağımız tutarken niye çalışmayalım?
Oynamayı devam ettirmesi için elinde hala kredisi bulunabilen kumarbazların aksine, depresifler için oyunun bir tekrarı daha olamaz. Depresife göre kayıpla birlikte oyun bitmiştir ve -kendisine göre- herşeyini kaybetmiştir.
ekonomik krizde psikiyatrik modellerKitabı okudu
293 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.