İnsanlar olarak rehavete , tembelliğe sürekli olarak düşkünüzdür ve tutkularımızın bir süre parlayıp söner yani süreklilik içermez. Bu tembelliği yenmemizin yolu ise beynimizi hiç boş bırakmayarak sürekli çalışmak ve o çok çalışmaya alışma durumudur. Beyne bir şeyler atmazsan kendi kendini öğütür. Günlük hedefler belirleyip o hedefleri gerçekleştirmek ile çok çalışmak alışkanlık haline getirilmelidir. Belirli bir süre çok çalıştıktan sonra artık çalışmak kolay gelmektedir.
Kitabın ana felsefesi de kendini kontrol edebiliyorsan özgürsün , edemiyorsan eğer sen beyni tarafından yönetilen , dürtülerine ve şehvete göre hareket eden bir canlısın.
İsteksizlikle savaşmayı , okul eğitim sisteminin bize daha sonra unutacağımız şeyleri ezber yaptırdığını , haberlerin yalancı ve gereksiz telaş yaydığını , olumsuz arkadaşlardan uzak durmanın gerektiğini , şehvet duygusunu kontrol edebilmek için neler yapılması gerektiğini , tefekkürün önemini farklı başlıklar altında inceliyor.
18.yy'da bir üniversite rektörünün yazdığı kitaptaki birçok şey bence bugünün insanı için hala geçerli. İrademizi kontrol edebilmeli , zamanımız ve enerjimizi bize kısa süreli zevk veren şeylerdense , uzun süre bize faydalı olacak şeylere harcamalıyız.