Bir tatil nedeniyle son sayfalarını okumayı aksattığım ama bu sayede de havuz başında bitirdiğim bir kitap oldu :)
Dostoyevski'ye söylenecek söz zaten yok. Tarzını artık çözüyorum galiba. Size önce kaba taslak halinde hikayeyi ve karekterleri veriyor ama asla kim olduklarını vs açıklamıyor. Öyle ki bazı karekterlerin nerden geldiğini hemen hemen kitabın yarısında, yetmiş ila yüzüncü sayfalar arasında, üstelik basit konuşma aralarında öğrenebiliyoruz. Dostoyevski'nin huyudur kitabın temel karekterlerinin yanına yenilerini ekler ve yeni karekter eski karekterimize sorular sorarken biz okurlar tam da bu sırada bunlar kimmiş neymiş öğrenmiş oluruz. Tabi ki yazarın izin verdiği ölçüde :')
Ah bir de aşamadığı iki tutku.. biri kumar, diğeri aşkı Polina. Hem de öyle dengesiz, kendini beğenmiş bir kadın ki bazı anlar kitabın içine girip "hey aptal adam bu kadın seni ve aşkını hak etmiyor" diye bağırasım geldi. Üstelik anladığım kadarıyla uğruna gerçek bir kumarbaz olduğu kadın. İşte hayat, Polinalar hep sevildi ve sevilecek galiba :)