Elif Aleyna

Uzun İhsan Efendi, onun yanından asla ayırmadığı, üzerinde sadece bir nokta bulunan deftere, kendisinin, evin, ve orada vaktiyle yaşayıp ölmüş insanların muhayyel hayatlarını yazdığını, insanoğullarının hayatları da hayalden çok hiylelerle dolu olduğu için eserine Kitab-ül Hiyel adını verdiğini rivayet etmiştir. Müdde-i ömrü meçhuldür. Nereye defnedildiğine gelince eğer her şey gibi kendisini de tahayyül ettiyse, muhayyilenin derinliklerinde bir define olarak belki de hala mevcuttur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Gelgelelim, adına ilim denen, yokluğu gözleri kör eden, belki de karacahillerin görmek maksadiyle büyüttükleri o nokta, onlardan sadece birinin tahayyülünde vardı. Hiyelkâr sayısız hiylelerle tabiatın kuvvetlerini tuzağa düşürüp esir etmenin yolunu ararken, hayalkâr, bütün dünyayı gözündeki o noktayla görüyor, Kâinatın kendisinin gerçekleşmiş bir hayal olduğuna, bu hayali örnek alıp yeni yeni hayaller yaratmak gerektiğine, çünkü onu mutlu eden şeyin sanayi ya da teknoloji değil, hulkiyyat ya da kreatoloji olduğuna inanıyordu.
Sayfa 150Kitabı okudu
Bu zamana kadar binbir masaldan çok daha fazlasını anlatan raviyân-ı ahbar ve nakilan-ı āsār, Üzeyir Bey'in bu bom- boş defteri günlerce, haftalarca, aylarca karıştırdığını rivayet etmiştir. Fakat Ali Sansar Efendi, defterin boş olmadığını, tam tersine, içinde ilim bulunduğunu ve bu ilimin de bir tek noktadan ibaret oldugunu söylemiştir. Ali Cümbüş Efendi'ye göre ise, Üzeyir Bey, aylarca bu defteri karıştırdıktan sonra hiçbir şey göremeyince, doğruca Uzun İhsan Efendiye gitmişti. Hiyel Nazırı ise, "Nasıl da unuttum!" dercesine elini alnına vurmuş, binbir özür dileyerek tüy kalemini hokkaya daldırıp defterdeki rastgele bir sayfaya özenle bir nokta koymuştu. Ne olursa olsun, hemen hemen bütün raviler Üzeyir Bey'in bu nokta üzerinde yıllarca düşündüğünü ve bunun da semeresini fazlasıyla gördüğünü söylemişlerdir.
Sayfa 149Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
...Varlıklarını benlikleriyle sınırlayan ve dolayısıyla, aslında ona ait olduklarını bilmedikleri Dünya karşısında cılız ve sakat olduklarını hisseden insanlar gibi, varlığını tehdit ettigine inandığı o devle savaşmaya karar verdi. Bu dev, Dünya'nın ve onun içindekilerin ta kendisiydi. Ona ait olmak ise, ona yenilmek, yani ölmek demekti. Ancak bu bir bakıma doğru sayılırdı. Çünkü Dünyanın bir parçası olmak, bedenin değil benliğin ölümü olmalıydı.
Sayfa 113Kitabı okudu
Mucizelere inanması gerektiğini, çünkü mucizelerin gerçeklik duygusunun değil, gerçeğin bir parçası olduğunu anlatıyordu: zaten gerçeğin kendisi bir mucizeydi. O her bakımdan şaşılacak, hayret edilecek ve hayran olunacak bir yaratıydı.
Reklam
Reklam
1,854 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.