Samimi ve yardımsever kasabalının nereden geldiği bilinmeyen bir kız çocuğuna yardım etmesiyle başlıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse asıl, kız çocuğu onlara yardım ediyordu. Kız çocuğu ile dinlemenin insanları nasıl açtığını, birbirine olan duygularını nasıl döktüğünü ve aslında insanların dinleyecek birilerini aradığını anlıyoruz. Öyle herkesin dinlediği gibi değil. Daha sessiz ve derin bir dinleme. İlkbaharda sabahın erken saatlerinde uyanırsınız da pencereyi açınca yüzünüze sevimli bir soğuk çarparda gülümsersiniz ya onun gibi. Dinlemek karşıdaki insanın ruhunu açmaktır, burada da ilk o vurgulanıyo. Daha sonra insanların zaman kazanmak için zamanlarını bir koşuşturma içine attıklarını değerli olan ne varsa bir kenara ittiğini kalbinin o iç sesini dinlemediklerinden bahsediyor. Kaybedilen zamanlar değildi, kaybedilen kalbin nadide çiçeği olan farkındalık ve değerlerdi. Bunları hayatından çıkaran için ne zamanın bir önemi kalmıştı ne de yaşamanın.
"Aşık olmak anlık bir şey. Birden her şeyin çok parlak göründüğü, birden en pastel renklerin bile ısınmaya başladığı, birden tüm yemeklerin bile çok daha lezzetli olduğu bir an bu. İnsan karar vererek aşık olmaz. Sadece bir bakar, olmuş.."
Kaybedenler Kulübü