“söyle bakalım tistu, bugün neler öğrendin? tıp konusunda neler biliyorsun?
“tıbbın hüzünlü bir yürek karşısında çaresiz kaldığını öğrendim. iyileşmek için insanın yaşama arzusu duyması gerektiğini öğrendim. doktor, insanlara umut verecek haplar yok mu?”
doktor dertbabası küçük bir çocuğun bu kadar bilgece laflar edebilmesine şaştı kaldı.
“bir doktorun ilk öğrenmesi gereken şeyi kendi başına öğrenmişsin,” dedi.
“peki, ya ikincisi nedir?”
“insanları iyi etmek için onları çok sevmek gerekir.”
Belki başka türlü buluşsaydık seninle, başka bir takvimde karşılaşsaydık mesela, başka bir iklimde açsaydık gözlerimizi birbirine, ikimizinde ismi aşk ihtimaliydi ... Aşk ihtilaliydi.. Oysa bu 74 istanbul'unda sen ve ben yasaklanmış kitaplar gibi terk ediliyorduk tüm ihtimallerden. O ihtimallerin kökünü kurutmalı diyorum ... alın yazımızı birleştiren bütün parşömenler yakılmalı. Adımızın yan yana anıldığı o anlar , o anlar darağacında sallandırılmalı. Hangi deniz, hangi gökyüzü, hangi martılar ve hangi İstanbulsa bizi birbirimize getiren,şimdi kurşuna dizilmeli ...