Akıcı diliyle, zengin anlatımıyla, içinde hayat felsefesine dair bol bol özlü sözleri barındıran, okuyucuyu bir çırpıda kavrayıp içine alan ve kolayca okunan bir roman Aşk.
Fakat buna rağmen eleştirel yönleri çok fazla. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; Allah dostlarını anlatırken daha dikkatli olunmalı Hz. Mevlâna ve Şems için yazılacak bir romanda Ella ve Azize aşkına gerek yoktu. Kitabın anlamını yitirmesine sebeb olmuş.
Şems-i Tebrizi'nin hanın parasını ödemek için el falı bakması, aura okuması kabul edilemez bir durum.
Şemsin Kırk kuralı? yazarın bir derlemesi mi? bir yerden mi alınmış? Açıklayıcı hiçbir bilgi yok. Bence Kırk kural diye birşey yok!!!
Hz. Mevlana için ayrılmış bölümler çok az, 200. sayfaya kadar bir rüya bölümünün dışında adı dahi geçmiyor.
Tasavvufi bakış bir çok yerde karşımıza çıkıyor ama romanın tasavvufi bir duruşu yok. Birbirinden ayrı yollara ait tasavufi görüşler ile uzak doğu enerji inançlarıyla ve hatta şamanizmle (ağaca çaput bağlamak) harmanlanmış bir kitap. Özellikle de son bölüme cinselliğin girmesiyle tamamiyle anlamını yitirdi benim için. Kesinlikle tasavvufi bilgi alınmak için okunacak bir kitap değil. Biyografi hiç değil, bir çok yerde kurgular var, aslına sadık olma derdi yok. Yazar kitabının okunmasını sağlamak için Hz. Mevlâna ve Şems'i birer karakter olarak kullanmış o kadar. Maalesef hayal kırıklığı...
Bir kaç alıntıdan başka hayatıma kattığı birşey olmadı.