Ah Brandon Sanderson. Fırtınalar aşkına dostum! Bilen bilir bu adamın nasıl manyak,fantastik,harikulade bir zekaya sahip olduğunu. Ve şimdi bahsedeceğim seri(Fırtınaısığı Arşivi) bana kalırsa bu adamın ustalık eseridir. Nereden başlasam bilemiyorum hayranlığımı anlatmaya. O nasıl bir hayal gücü, nasıl bir deha! Karakterlerin harika
SPOILER İÇERİR
Calamity..Bu kitabın yeri bende çok ayrıdır. Daha doğrusu bu serinin yeri...Başaramamaktan korkmak diye bir şey olduğunu ve bunun bir Epik'in en büyük korkusu olabileceğini öğreten kitaptır.Haa bu kitabı okumadan önce bilmiyor değildim elbette bu duyguyu bende de olan.Ancak bir türlü isimlendirememiştim. Meğer ben de Prof. gibi başaramamaktan korkuyormuşum. Bir Epik bile yenebildiğine göre en büyük korkusunu herhalde ben de biz de yenebiliriz.Herkesin kendi en büyük korkusunu yenmesi dileğiyle :)
"Seni ezdigimizde ağlıyordun. Güçsüzlük belirtisi olarak yorumlanabilen bu şey aslında senin yaşamındı. Oysa biz taşlar kadar güçlü, bir o kadar da yalnızdık."
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın