Kanlarını veren atalarımız olduğu gibi edebiyatta da atalarımız vardır. Öyle ki etkilerini daha mutlak bir şekilde hissettiğimiz bu kişilerin çoğu belki de tip ve mizaç itibariyle bize kan bağımız olan atalarımızdan daha da yakındır.
Bireysel çıkarlarımız ve umutlarımız uğruna yaşamaya değer görünmediğinde, hayatı yaşamaya değer kalacak şeyi kendi dışımızda aramaya şiddetle ihtiyaç duyarız. Kendini adamanın sadakatin ve manevi teslimiyetin her çeşidi esas itibari ile ziyan olan beyhude hayatlarımıza değer ve anlam verebilecek bir şeye Can havliyle sarılmamızdır.
Hitlere göre "bir hareket ne kadar çok makam tesis eder ve mevki dağıtırsa, o kadar daha düşük nitelikteki kişileri kendine çeker Ve sonunda bu siyasi asalaklar başarılı bir partiyi öylesine sararlar ki başlangıçtaki hareket, eski günlerin dürüst savaşçılarının gözünde tanınmayacak hale gelir. Bu olduğunda böyle bir hareketin 'misyonu' bitmiştir."
“O zaman sen de kendini yargılarsın. En
gücü de budur zaten. Kendini yargılamak
başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür.
Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir
bilgesin demektir.”
Tüm arzular gibi aşkla nihayetinde ideaları anlamaya yöneliktir. Diğer arzulardan farklı olduğu nokta sadece amaca ulaşmak için kullanıldığı yöntemdir. Aşkın aracı, güzelliği gözlerimizi açan bize ideaları hatırlatan bir insandır.
Şair her ne kadar sözü kullansa da, alelade konuşan ve yazanların sözü tüketmek zorunda kaldıkları gibi yapmaz bunu; bilakis sözü öyle kullanır ki söz ancak böylelikle hakiki söz olur ve öyle kalır."