Hıristiyanlık Roma'yı altetmiştir ama Roma da hıristiyanlığı altetmiştir. Birbirini karşılıklı değiştirmişlerdir. Böylece hıristiyanlık kurtarıcı din özelliğini kaybetmiştir. Katolik katılaşması hıristiyanlığı büsbütün çıkmaza sokmuş, protestanlık devrimi bir anlamda kurtuluşa doğru bir adım atma anlamına gelmişse de, bir anlamda da katolikliğin sertliğine tepki olarak dinsizliğe açılış demek olmuştur.
Ortodoksluk evrensel olamamıştır. Hıristiyanlık, üyesi toplumlar bütün dünyayı ele geçirince etkisini bütün bütün artıracağına yitirmiş, insanlığın ezilmesine engel olamamış, çağdaş dramın baş sorumlusu
bir kütlenin dini olmakta devam etmiştir. Son yüzyıllarda yetişen bütün filozofları, düşünürleri, önderleri, şair ve sanatçıları, yarı yarıya hıristiyanlıktan uzaklaşmışlardır. Bütün bir entellektüel dünyasıyla bu derece gevşek bir ilgiye sahip bir din insanlığı kurtarmak iddiasında. daha fazla direnemez.
Tarih boyunca bütün yenişlerimizde Bedir'den bir koku, bütün yenilgilerimizde Uhut'tan bir
koku vardır. Yani, Bedir de, Uhut da sürekli modellerdir. Ne Bedir bitmiş, ne de Uhut. Tarih boyu bütün zaferlerimiz Bedir'in bir devamı, yenilişlerimiz
Uhut'un bir devamıdır. Bedir ve Uhut tarihin içine girdikten sonra, çağlar boyunca ilerlemekte ve arkalarında derin bir iz bırakmaktadırlar. Hendek Savaşıysa Bedir'le Uhut arasında bir köprüdür. Bir yöne
geçişli, Bedir yönüne geçişli bir köprüdür. Çağımızda ki İslam'ın savaşçısı da ya Bedir, ya Uhut, ya Hendek Savaşını yapacaktır. Aksiyon bu savaşlardan birinden geçmek zorundadır
İslamın bu yüzyıldaki uyanışı hareketinde de
edebiyatın önemi küçümsenemez. Akif, bir şairdir ve aksiyonunu daha çok şiiriyle yapmıştır; Türkiyemizde, islamın güçlü kalemi olan Necip Fazıl da, bu yola, ilkin metafizik bir kaygıyla «öteleri kurcalayan» üstün bir şiir aracılığıyla girdi. Risale-i Nur'un da, son derece etkili bir sesi ve üslubu vardır. Bir bakıma, Risale-i Nur, tek başına, bir islam kültürü külliyatıdır. Onun, Anadolu'da, okumamış insanda, aydın insana kadar büyük bir kütleyi yeniden islam kültürü ve inancıyla eğittiğini, adeta, Anadolu'da yeni bir kültür akımı doğurduğunu ve bir kültür savaşına giriştiğini görmemek mümkün değildir. Türkiye'nin dışındaki islam ülkelerinde de çok defa islam önderlerinin aynı zamanda tanınmış edebiyatçılar olması olağan görülmektedir. lkbal, büyük bir
düşünür olduğu kadar, büyük bir şairdi de. Seyyid Kutup ise, yalnız bir din ve sosyoloji bilgini, sadece bir aksiyoncu değil, bir edebiyatçı ve bir edebiyat bilginiydi de.
Türkiye'de Necip Fazıl Kısakürek, Mısır'da Seyyid Kutub ve arkadaşları, Pakistan'da
Mevdudi, Nedevi ve arkadaşları, Kuzey Afrikada
Malik Bin Nebi ve daha bir çok yazar, düşünür ve
şair bu çağın ikinci İslam düşüncesi hareketini yürütmüşler ve İslam insanının kültür, siyaset ve ekonomide batı köleliğinden kurtulması ıçın bir düşünce
cihadına yer yer, ülke ülke girişmişlerdir. Bu uğurda hapislere atılmış, suikastlere uğramışlar, hatta
can verip şehit olmuşlardır. lslamın, geçirilen mahkumluk yıllarından sonra tekrar ayağa kalkması
için ileri atılmışlar ve müslüman halkları uyarmaya var güçleriyle çalışmışlardır. Bu, bu çağın en büyük destanıdır. Bir düşüncenin diriliş destanıdır.