Sümeyye Yavuz

136 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Avcunuzdaki Kelebek
Avcunuzdaki KelebekAhmet Şerif İzgören
8.4/10 · 10.7k reads
Reklam
Önemli olan birilerini geçmek değildir. Mutlu, tatmin edici ve dünyaya yararlı bir hayat yaşamaktır.
10 yaşındaki bir Japon çocuğun en büyük hedefi, dünyaca ünlü bir judocu olmakmış. Ama beklenmedik bir trafik kazası tüm hayallerini yok etmiş, sol kolunu tam omuz hizasından kaybetmiş. Bütün hayalleri yıkılmış. Tek kolla nasıl judocu olunur ki? Ama gene de ailesi oyalansın diye, onu Japonya'nın en ünlü judo hocalarından birinin yanına

Reader Follow Recommendations

See All
Kötümser, yalnız tüneli görür; iyimser, tünelin sonundaki ışığı görür; gerçekçi, tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür." J. Harris
"Ya bir yol açın, ya bir yol bulun ya da yoldan çekilin." Konfüçyüs
Reklam
Dünyada herkes mutlu olmak ister. Fakat sizi mesut eden şey, ne 'ne olduğunuz ne de 'ne yaptığınız'dır, görüş ve değerlerinizdir." Dale Carnegie
Dede ve torunu Mehmet, İstiklâl Caddesi'nde günlük yürüyüşlerine çıkmışlardı. O sıcak yaz gününde İstanbul'un en işlek kaldırımlarından birinde şehrin tüm gürültüsüne kapılmış yürürlerken, yaşlı dedesi Mehmet'e dönerek "Circir böceklerinin sesini duyuyor musun?" diye sordu. Mehmet, "Hayır, duymuyorum." diye cevap verdi ve Taksim Parkı'na doğru yürümeye başladılar. Parka geldiklerinde yaşlı adam, Mehmet'i, büyük gölgeli ağaçlardan birinin yanına yanaştırarak az önce kaldırımda sorduğu soruyu tekrarladı, "Cırcır böceklerinin sesini duyuyor musun?" Mehmet, sesi duyuyordu ve şaşkın bir ifadeyle dedesini yanıtladı, "Evet, duyuyorum." Parktan çıkıp eve doğru yürümeye başladılar. Mehmet, dedesine "Cırcır böceklerinin seslerini nasıl duydun?" diye sordu. Yaşı adam aniden durdu, torununa döndü ve cebinden madenî bir para çıkardı, havaya fırlattı. Genç adam dikkatlice yaşlı adamın yaptıklarını izliyordu. Hızlı adımlarla yürüyen birçok insan ve kalabalığın içinde, yere düşen paranın sesi yankılandı. İnsanlar dönüp sesin geldiği yöne doğru baktılar. Yaşlı adam kendisine dikkatle bakan torununa döndü ve "Cırcır böceklerinin seslerini, onlara odaklanarak duydum. Neye odaklanırsan veya neyle daha çok ilgiliysen onu duyar ve görürsün." dedi.
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sobbet ediyor, "Nerelisin?", "Kaç kardeş siniz?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası kırmızı olan bir delikanlıya takıldı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?" Delikanlı, hazır ol
Anadolu'da dilden dile anlatılır. Gerçek bir hikâye midir bilmem; ama keşke gerçek olsa, diye düşündüğüm bir hikâye. Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanuni Sultan Süleyman'a iki mektup verir; "Birini ben ölünce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın." der. Vefat ettiğinde Kanuni ilk mektubu açar. Mektupta, "Oğlum, senden tek bir isteğim var; beni çoraplarımla gömsünler, başka bir şey istemiyorum." yazmaktadır. Kanuni, defin işlemini yapacak din görevlisinden bu vasiyeti gerçekleştirmek için izin ister. İmam tüm ısrarlara rağmen bunun imkânsız olduğunu, dinimizde böyle bir şeyin olmadığını anlatır. Yavuz, mecburen çorapsız defnedilir. Kanuni ikinci mektubu açtığında şu yazıyı görür: "Bak oğlum, bir çift çorap bile götüremedim." Etrafınızda her şeyi para ve başarıya bağlayan bir sistem var. Oysa değerli olan, doğru bir amaç uğruna harcanan çabalardır.
"Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır." Marc Victor Hansen
Reklam
.....enerjinizi korkularınıza değil, rüyalarınızı gerçekleştirmeye harcayın ve biraz fazla açılın... Unutmayın: Hayalleriniz, hedefleriniz değildir; mutlaka ulaşmanız gerekmez.
Albert Einstein; "Kendimi ve düşünme yöntemlerimi gözden geçirdiğimde, hayal etme yeteneğimin somut bilgiyi özümseme becerimden çok daha ağır bastığı sonucuna varırım." der.
Hazin bir öyküdür bu... İhtiyar balıkçı, Karayipler'de 85 gün olta salladıktan ve eve eli boş döndükten sonra, bir gün İyice açılıp "büyük balık"ı yakalar. Lakin kıyıya dönerken, yedeğine aldığı, teknesinden yarım metre daba büyük olan bu kılıçbalığı, yol boyu kan kokusuna gelen canavar köpekbalıklarınca didik didik edilir. Balıkçının bu korkunç mücadeleden elinde kala kala dev balığın iskeleti kalmıştır. Kan revan içinde, uykusuz ve bitkin sahile yanaşırken "Beni adamakıllı yendiler... Hem de ne yeniş." diye geçirir içinden... "Yenilmedim aslında, belki biraz fazla açıldım o kadar..." Hayat yolculuğumuz da öyle değil midir? Kimi için güzel bir kadındır "büyük balık", kimi için zengin bir damat, iyi bir hayat, hayırlı bir evlat ya da müstakil bir ev, son model bir araba, sınırsız servet... Kimi, büyük balığı hiç görmeden ölür. Kimi, bir kez tuttu mu, bir daha açılmaz hiç... Onunla gömülür. Kimi ise yaşam denilen şakaya gelmez deryanın dalgalarında yalpalana yalpalana arar büyük balığı bir ömür boyu... Açıldıkça bulma şansıyla birlikte artar yitirme ihtimali... Zor bulanlar çabuk yitirir bazen... Acımasızca yağmalanır ve sonuçta elde bir kılçıkla kalakalırlar. Yenilgi değildir onlarınki aslında... Olsa olsa biraz fazla açılmışlardır. Ama insanlık, kısmen de onların fazla açılması sayesinde ilerler.
Genç bir adam, bir bilgenin olduğu tapınağa gelir ve mutluluğun sırrını sorar. Bilge, genç adamın eline zeytinyağı dolu bir kaşık verir ve dökmeden bu tapınağı gezmesini ister. Döndüğünde gence sorar: "Tapınak nasıldı?" Genç adam zeytinyağını dökmemek için tapınağı görmeden gezdiğini söyler. Bilge, adama elindeki kaşıkla devam etmesi gerektiğini söyler. Genç adam bir süre sonra gelir ve gördüğü harika şeyleri ayrıntılarıyla anlatır, kaşığındaki yağ olduğu gibi dökülmüştür. Genç adam yaşadıklarından bir şey anlamamıştır ve sorar bilgeye: "Nedir mutluluğun sırrı?" Bilge, cevaplar: "Elindeki bir kaşık yağı dökmeden etraftaki tüm güzellikleri görebilmektir."
İnanç görünmeyene inanmaktır; görünmeyene inanırsanız başkalarının görmediklerini görebilirsiniz.
250 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.