Bağışıklığın önemi, bağışıklık sorunlarının sağlık sorunlarıyla doğrudan orantılı olması konusu üzerine yeni bir yaklaşım ile tıbbi açıklamalar... Ve bağışıklığı guçlendirme yolları, beslenmede doğru bilinen yanlışlar... Doğrusu bir konuda doktorumuz Amy Myrs'in yaklaşımından şüphe duydum; buğday ve yulafın tamamen sağlıksız olduğunu ve asla yenmemesi gerektiğini sürekli vurguluyorlar... Bu konuda Myrs yöntemini doğru bulmayan çok ciddi, uzman doktorların açıklamaları var. Üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken bir çok konuda bilgi edinebileceginiz güzel bir kitap...
Bir çok yerde tekrara düşmüştü, ama yine de güzel bir kitaptı. Sağlığını düşünen arkadaşlara tavsiye ederim. Ama öncesinde mutlaka Yavuz Yörükoğlu gibi aksi fikri savunan uzman doktorlarımızın kitpalarından en azından bir tane okunmasını tavsiye ediyorum.
Sitedeki iyi niyetli arkadaşları bir konuda uyarmak istiyorum.Bu anlattığımı yapan kişilere dikkat edin ve paylaşımlarını beğenmeyin arkadaşlar.Aynı anda 15 kitaptan alıntı paylaşıyor bazı üyeler.Onlara bir iki çift lafım var : Kitabı okumadığınızı belli ediyorsunuz sadece.Ezik bir görüntü veriyorsunuz bilginiz olsun.Ben okumayı sevmiyorum, burada
Ama bu platformda kitap okundu sayılarının yalan yere artması biz ciddi okuyucuların kitaplar hakkındaki düşüncelerini de etkileyecek. Örneğin; 100 okuma yerine sahte bir 300 okuma göreceğiz. Bu açıdan bakınca cehaleti bu platformada bulaştırmayı başaran bu sahteci kesimi başka türlü dize getimek gerek diye düşünüyorum.
Herkesin okuyup güzel yorumlar paylaştığı o esrarengiz dünya klasiğini sonunda ben de okudum.
Gelecekte olacakları öngörmeye çalışan güzel bir distopya eseriydi. Günümüz dünyasının sahteliklerini bir asır kadar öncesinden tahmin eden yazarımız, eserinde bir çok yerde adaletsizliği adil göstermeye çalışan bir düzenin dünyaya hakim olacağını
Görüşlerinize iki noktada itirazım var. Birincisi gekeceği öngörmedi aslında sadece dönemini eleştirirken bilim kurgu perdesiyke tabiri caizse sözüm meclisten dışarı imajı vererek paçasını kurtardı. Bizim Nef'i nin yapmadığı şeyi yaptı yani. Aslında şikayetler hiç değişmedi. İnsan hep aynı insan, kaygılar aynı kaygılar.
İkincisi ise günümüzde abartılan cinsellik değil hedonizm ve şehvet. Cinsellik hayatımızın normal bir parçasıdır. Ama bugün pompalanan cinsellik değil sapıklık. Bu yönüyle de çok haksız sayılmaz. Aşk, sevgi ve insani olan duygulardan fazlasıyla koptuk. Evrimcilerin inandığının aksine hayvandan gekmesekte hayvana doğru tersine bir evrim yaşıyoruz diyebilirim.
Cinselliği hayatın bir parçası olması bir yere kadardır. Benim eleştirdiğimde zaten aşırıya kaçmış olmamız. Bakın etrafınıza, her yerde medya, diziler, reklamlar aracılığıyla sürekli cinselliğe teşvik edilmiyormuyuz? İçimizdeki doğal dürtüyü kötümsemiyorum. Benim kötümsesiğim şey, İnsanın doğasında olan cinsellik duygusunun sömürülüyor olması. Aşırı aşırı derecede teşvik olunması.Ve bu sayede toplumların farkında olmadan yönlendiriliyor olması. Bu konu ne demek iatediğimi anlamanız için uzun ve detaylı konuşulması gereken bir konudur. Kısa kesiyorum...
Orwel orgazmı yok etmek için uğraşan bir sistemden bahsediyor ve ve bu doğru değil! Maalesef tam tersi doğru.
Herkes sürekli karşı cins tarafından beğenilme uğruna mücadele veriyor. Neredeyse cinselliğe tapınacağız. İnsanlar gençliklerini bu uğurda heba etmiyor mu? En kıymetli vakitlerimizi aptalca acılar ile geçiriyoruz. Aşk ve sevgi duygularını kaybettik derken de siz kendi ağzınızla yine benim yaptığım incelemeyi doğrulamış oluyorsunuz zaten; 1984 kitabının yazıldığı dönemde insanlık bu kadar materyalist değildi. Bu kadar menfaat düşkünü değildi. Sadece tohumları yeni yeni serpilen maddeciliğin zamanla nerelere varacağını, -bizi kendi menfaatlerinin peşinden koşturan sevgi, aşk, saygı, merhamet gibi manevi değerlerden uzaklaştıran maddeciliğin- hangi boyutlara ulaşabileceğini kurgulayan bir yazardır Orwel. O dönemde tohum atıldı ve o yeşerecek olan ağacı görüp kurguladı desek yerinde olur.
Bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel
performansınızın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.Edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
Her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir
Tarih bize kadının toplumdaki yerini belirlerken, İslam dininin gösterdiği yolu izleyince kadının değerinin anlaşıldığını gösterdi...
Kadını doğduğunda anne babasına cennet vesilesi kılan, evlendiğinde eşinin dinin yarısını tamamlamaya vesile eden, anne olduğunda ise ayaklarının altına cenneti seren bir dinin kadını aşağıladığını, hor gördüğünü ve ya köleleştirdiğini söylemek akla mantığa sığmıyor. Kadının geçim yükünü evliyse kocası, bekarsa babasının sırtına yükleyerek onu maişet derdiyle gecesini gündüzüne katarak çalışmaktan özgürleştiren bu dinin sahibi olan Allah, (c.c) yarattığı varlıkları sonsuz ilmiyle kuşatırken, kadını erketen daha güzel, naif ve biçimli yataratak, ona saklanmaya değer bir inci misali tesettüre bürünmesini emrederken, aslında köleleştirmek şöyle dursun, yaratılışının güzelliğine ve zarafetine dikkatleri çekmektedir. Siz hiç yolun ortasında inci, altın veya elmas gördünüz mü? Yoldaki çakıl taşları gibi kıymetsiz olmayan kadın, örtüsüyle güzelliğini saklaması emredilerek kıymetlenmiştir. Zira değerli olan herşey saklanır.
Cinsel performansın kıyaslanması konusunda erkeğin acizliğinden ziyade,kadının acizliği de ortaya çıkar. Her kadın güçlü mü sanki? Ayrıca kıyaslama yapan yalnızca kendine işkence eder. Yani erkeklerin performanslarını kıyaslayarak değerlendirecek olan kadın kendi kendine hayatını zindan eder. Bu kıyaslama sadece erkeğin acziyetini ortaya çıkaran bir şey değildir. Yani kadına da zarar verir.
Bu bir avuntu olarak kalmasın. Gerçek zenhinlik tamamıyla içsel zenginliktir. Dışsal koşullara dayalı zenginlik, koşullar değişince uçup gidebilir. Yok olabilir. Ayrıca, kişiyi hırslarından arınan içsel zenginliği deneyimlemesi kişiyi gerçekten bu anlayışa getirir; içsel zemginlik yeterlidir! Avutmayı gerçek bir anlayışa dönüştürmemiz duasıyla...
Kesinlikle katılıyorum hele pek çok zaman asıl meselenin de bu olduğunu kaçırıyoruz
Nefsini Bilen Rabbini bilir Hadisi Şerifi var zaten bizim asıl meselelerimiz daha dışımızda kalan meseleler oluyor çoğu zaman