Mediha

Ne bileyim ben niçin. Seni akılla seviyormuşum, seni mantıkla seviyormuşum, seninle bir yapıt kuruyormuşum...Yalan! Seni bir canavar gibi seviyorum, acıdığım çocukluğumun çocuksuluğuyla seviyorum, okşamadan dökülen saçlarımın kızgınlığıyla...Seni senin için seviyorum belki de; sen olmak için...Yoksa dinlenmek mi istiyorum da, seni esmer bir gökyüzü mü yaptım?
Reklam
Bıraktığım ne varsa, istediğim ne varsa, bıraktığımla istediğim arasında ne kalmışsa bütün bunların özetisin sen.
"Aşk unutmadan daha kalın, hatırlamadan daha ince, bir dalganın ıslak olmasından daha nadir, başaramamaktan daha sıktır." diyor Cummings.

Reader Follow Recommendations

See All
Düşünüyorum da, salt bir mutluluk yok yeryüzünde. Çünkü mutlak hiçbir şey yok. Olsa olsa aranması var mutluluğun, aranırken de kendini ele vermesi var biraz, hepsi o kadar.
Alabildiğine yaşıyorum seni. Sınırsız, boyutsuz yaşıyorum. Elimdeki İngiliz anahtarından tut, şiirimdeki en soylu kelimeye kadar çıkıveriyorsun her yerden. Ve nasıl özlüyorum seni, hayal kurma gücümü kıskanıyorum bu yüzden.
Reklam
Çılgın bir yolculuğa çıktım ben de. Gözlerini bırakıp saçlarına gidiyorum, saçlarını bırakıp omuzlarına. Boynundan yüreğinin atışlarına kayıyorum birden. Ya alnın? Ya dişlerinin yağmur sonu parlaklığı? Ama önemli olan ne biliyor musun? Bir düş gibi bastırıyorsun ülkemi. Neden seni bu kadar çok seviyorum? Sanat yapıtı gibi bir şey bu; yanıtlanamaz, yaşanır.
Sevgide sevgisizlik, sevgisizlikte sevgi arayan insanlar ülkesi burası. Birincisinde yabancılık ve korku, ikincisinde melankoli ve erdemsizlik.
Senin esmer derinliğin şiir olsaydı, dünya şiire doyardı. Gözlerin kendin olsaydı, herkesin gözleri kendi olsaydı..o zaman...her bakışta...İnsan kaybettiği bir şeyi bulmuş gibi sarsılır dururdu. Ve mutluluk çıldırtırdı insanı. Ne zaman? İnsan gözlerindeki yoğunluğu akıtmasını bilmeseydi.
155 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 hours
Herkesin okuması gereken bir kitap. Ben içeriğini tam bilmeden almıştım kitabı ilk defa. Ama övgüleri sonuna kadar hak ediyormuş. 20. yy'ın önde gelen psikiyatrlarından Viktor E. Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen bu kitabında kurucusu olduğu logoterapi ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatıyor. Beni en çok etkileyen kısmı, o denli ağır koşullarda dahi insanların çoğunun intihara meyledememesi idi. Öyle bir durumda dahi ne olursa olsun insan umut edebiliyor ve canı için mücadele edebiliyor. İnsanı insan yapan nedir? diye soruyor yazar. Kesinlikle insanı insan yapan her zaman içimizde olan ama bizim sadece olağanüstü durumlarda keşfettiğimiz o muhteşem savaşma gücü..Bizi ayakta tutan tek şey bu. Hayatta bazen çok zor şeyler gelir başımıza, ama umut etmeyi, sabretmeyi bırakmadığımızda sonunda gerçekten galip gelecegimizi bilmeliyiz. İnsan dayanamayacağını sandığı noktada dahi daha fazla dayanabilir. Sadece kendimize inanmalıyız. Çünkü tahmin edebileceğimizden çok çok daha fazlasıyız aslında. Keyifli okumalar.
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Okuyan Us Yayın · 202335.6k okunma
155 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 hours
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl
8.4/10 · 35.6k reads
Reklam
Halihazırda ikinci kez yaşıyormuşsunuz ve ilk seferinde şimdi olduğu gibi yanlış hareket etmek üzereymişsiniz gibi yaşayın!
Yaşamak için bir nedeni olan her türlü nasıl'a katlanabilir.
Her kim ki hâlâ yaşıyordur, o halde umutlanmak için sebebi vardır.
Hayat dişçiye gitmeye benzer. Daha kötüsünün geleceğini düşünürsün ama en kötüsü geride kalmıştır bile.
1,908 öğeden 1,831 ile 1,845 arasındakiler gösteriliyor.