Tunahan İNCE

Osmanlılar
Ortaçağda Osmanlılar, dünyanın ilk muntazam ordusunu kurdular. Gerçi bu kitabın ön kısmında da dokunduğumuz gibi Osmanlı yayılışının temelleri, yalnız ordusuna dayanmaz. Batı feodalizminin geleneksel müesseselerinden daha üstün olan hukuk ilkeleri, idare teşkilâtı, adli teşkilât, dini organlar, Osmanlı Devletini kısa zamanda devrin en geniş imparatorluğu haline getirmişlerdir.
Sayfa 191
yollar
Yollar, hem çilelerimiz, hem kitaplarımızdır. Hayatın gerçekleri bize kendilerini, çileli yolculuklarda, kitapların sayfalarından daha aydınlık olarak verirler.
Sayfa 87

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bunu kendi de bilmez
O küskündür, kederlidir ve ruhundan gelen anlaşılmaz bir mana ile asidir. Fakat kime karşı ve niçin? Bunu kendi de bilmez.
Sayfa 80
Namık Kemal kimdir? Neyi temsil eder?
Namık Kemal klasik Osmanlı, yahut divan edebiyatına bağlı son divan şairlerinden biridir. Onun devrinden sonra divan edebiyatı itibarını kaybetti. Muallim Naci etrafında bir geçiş safhasından sonra edebiyatımız, önce Edebiyat-ı Cedide, sonra Fecr-i Ati denilen akımlarla, özellikle Fransız edebiyatının etkisi altında batılılaştı.
Sayfa 73
Önce
Bilmedim bu, ya bir korkunun duygusu. Bilmedim bu, ya da bir duygunun korkusu.
Sayfa 40
Yaşam
“Sanırım görmediniz; Şimdi şuradan geçti. Yazık görmediyseniz. Böcek gibi güzeldi.”
Sayfa 39
Noktasız
Biri gelir sorarsa Beni sana sorarsa Gitti der misin? Gittiğimi söyler misin? Gidiyorum ben sana Benimle gider misin?”
Geldim
“Solarken suladığım, koparken bağladığım. Ölürken canladığım sözler getirdim geldim.”
“Her insanın bir öyküsü vardır,ama her insanın bir, şiiri yoktur.”
Stoacılığın Ana Odağı
“Bunun için, insanın en başta gelen görevi kendi kendisine karşı savaşmaktır, nefis mücadelesidir. Yüce erdeme ise insan ancak, kendi nefsini körletirse, ruhunu her türlü tutkudan, isteklerden tümüyle temizler, kurtarırsa erişebilir. Bu duruma Stoacılar isteksizlik, «apat- heia» derler. (Bir psikoloji terimi olan «apathy»nin kökeni buradadır.) Bu aşamaya erişmiş olan kişi ise ermiştir. Özgür olan yalnız odur. O gerekli olan neyse onu bilir ve yapar. Yalnız o kişi zengin, doğru, erdemli ve mutlu sayılabilir. Ve o kişi dışarıda olan şeylerden bağımsızdır ve bir imparator gibi başına buyruktur. Bütün öteki insanlar - ki bunlar çoğunluktadır - çılgınlardır. Buraya kadar açıklanan düşünceler gerçekte Siniklerin düşünceleridir. Stoacılar bunları geliştirmeye çalışarak - ki burada daha çok Romalıların etkisi görülür - bir insanın uyum ve huzur içinde yaşayabilmesi için, sorumluluklarını bilmesi ve görevlerini yerine getirmesi gerektiğini ve bunun erişilmeye değer yüce bir amaç olduğunu belirtmişlerdir.”
Stoacılar
“Yaşam, sağlık, varlık, onur ve bunun gibi başkalarına sevinç ya da kıvanç veren şeyler ve yaşlılık, hastalık, ölüm, yoksulluk, kölelik ve onurunu yitirme gibi başkalarına üzüntü ve korku veren şeyler bir Stoacının gözünde ne iyidir ne de kötüdür, önemsizdir.”
Marcus Aurelius
“Daha 12 yaşındayken Stoacılığın ilkelerini benimsemiş olan İmparator Mark Aurel, bunlara yalnız özel yaşamında değil, bir devlet adamı olarak yaptığı işlerde ve davranışlarında da bağlı kalmış, bütün yaşamı boyunca uymuştur. Yüreklilik, serinkanlılık, sorumluluk taşıma gibi Stoacı erdemler onda en güçlü bir biçimde ve görkemli bir imparator kişiliğinde gerçeğe dönüşmüştür. Bu kadar büyük bir gücü elinde tutup da nefsine bu kadar hakim olabilen bir kişinin eşine tarihte bir daha rastlanmamıştır “Asya Avrupa - dünyanın bir köşesi; koca okyanus evrende bir damla; Athos (Yunanistan'da bir dağ) yeryüzünde küçücük bir nokta; ve şimdiki zaman sonsuzluktan bir an.” Bir imparotor bunları söyleyebilmişse oldukça yüksek bir yerlere gelebilmiş demektir.”
Sinikler
“Sinik öğretide her şey çok kolay ve açıktır. Scho- penhauer'de de görülen "insanın neye sahip olduğu değil, ne olduğu önemlidir" ya da "dışa değil içe bakılır" düşüncesini daha o zamanlar ortaya atmışlardır.Siniklerin en ünlüsü Büyük İskender'in çağdaşı olan Sinoplu Diyojen'dir (Diogenes). Anlatıldığına göre, dünya fatihi Büyük İskender ona "Dilebenden ne dilersin?" diye sorunca, o da "Gölge et- me!" (Gölge etme başka ihsan istemem!) diye karşılık vermiş. Bunun üzerine Büyük İskender, "İskender olmasaydım Diyojen olmak isterdim." demiş.”
Paradokslar
“Bu okul bir dizi keskin mantıkçı yetiştirmiştir. Bunlardan biri Stoacı Zenon'a şu soruyu soruyor: "Babanı tokatlamayı bıraktın mı?" Bu öyle bir sorudur ki, "evet" demek de "hayır" demek de çok ayıptır. Bir başkası «yalancı paradoks«»nu (açmazını) bulmuştur. "Ben yalan söylerim dersem doğruyu söyler miyim?" Bugün bu paradoks şu biçimiyle bilinir: "Bir Giritli bütün Giritliler yalancıdır dedi!”
Resim