Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vakur Tscheisever

Vakur Tscheisever
@Tscheisayan
Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm! Gözümde son marifet, Azraile tebessüm...
Kazım Karabekir Paşa...
Sadık Sabri Bey'e Kâzım Karabekir Paşa'yı sormuştuk. Şöyle dedi: - "Karabekir saf insandır! Bakarsın, Şeyhü'l-İslâm'ın elini öper; bakarsın tam zıd tarafa geçer. Kadir Mısıroğlu Bey'in bir sözü var. kendisine: "Kadir bey, Karabekir Paşa'nın İttihad ve Terakki'ye dair kitabını gördünüz mü?" diye sormuştum... O da: "Üstâdım gördüm. İnsan Karabekir'den soğuyor, yahu..." demişti...
Sayfa 196 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Karabekir Paşa , Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
FEVZİ ÇAKMAK PAŞA ve MAKİNA...
Miralay Sadık Sabri Bey'e Fevzi Çakmak Paşa'yı da sormuştuk, şöyle dedi: - "Fevzi paşa, bir makinadır! Bilgilidir, okur, okumayı öğrenmeyi sever. Üç Avrupa dili bilir; temiz bir gençliği vardır, çok kuvvetli hafızası vardır..." Bunun üzerine Sadık Sabri Bey'e sorduk: "Peki efendim, Fevzi Paşa madem böyle temiz ve kıymetli bir insandır; bu inkılâp hâdiselerine niçin seyirci kaldı, bir iş göremedi?" - "Ah çocuklar, sözlerime dikkat etmiyorsunuz. Ben onun için "makinadır" dedim. kuvvetli bir makinadır... Büyük insandır demedim... Makinayı, insanlar kullanır; makina, insanları kullanamaz! Makina hangi elde olursa onun için çalışır. İT'nin büyük askeri, Cihan Harbi'nin, Mütareke'nin askeri, sonra Cumhuriyet devriminin büyük askeri. Büyük insan mânâsına değil; verilen emri yerine getirir. Hâdiselere istikamet verecek, emir verme kabiliyeti yok. M. Kemal'e rakip olacak, onunla mücadele edecek çapta değildir. Ondan büyük işler beklemek doğru değildir. İnsan tanıyamamak, yanlış insan seçmek, büyük bir belâdır..."
Sayfa 195 - 196 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Fevzi paşa Makinadır!, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Enver Paşa...
Miralay Sadık Sabri Bey'e, Enver Paşa'nın şahsını sormuştuk: - "Enver'e hain denemez... Hayâlperest idi; bilgisi kıttı. Cahil cesur olur! Hayâlleri hudut tanımıyordu. Türk dünyasını dilinden düşürmezdi... Yahu Enver! İyi, güzel ama, bugün Türk dünyasını ele geçirmek, birleştirmek için, kimlerle mücadele edeceksin. Bugün elimizdeki memleketleri korumaktan aciziz, be birader!.."
Sayfa 195 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Enver Hayâlcidir!, Kaynak YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İNKÂR FIRTINASI...
Miralay Sadık Sabri Bey'i Kahire'de tanıdığımda kendisi 70 yaşlarında idi... [...] - "Çocuklar sizler ilim Mehmetçiklerisiniz; sizler birer kahramansınız." der ve şöyle devam ederdi: "Evet ufuklar karardı; zulüm göz açtırmıyor, bir inkâr fırtınası memleketimizi tarumar etti, ediyor. Fakat Tevfik Fikret'in şu kıt'asını severim: Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa, Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır. Göz yumma güneşten, ne kadar nûru kararsa, Sönmez ebedî. Her gecenin gündüzü vardır...
Sayfa 190 - 192 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, İlim Mehmetçikleri, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
MİRALAY'IN REYİ, ALEYHTE...
Miralay Sadık Sabri Bey, Balkan Harbi'ndeki teftiş vazifesinden sonra, Sultan Vahdeddin'nin Anadolu'yu toparlayıp milli bir direnişe hazırlaması için, bir Paşa göndermek istediği zaman, bu işin araştırılmasıyla da vazifelendirilmiş; Sadık Sabri bey, Padişahın Mustafa Kemal tercihinin yanlış olduğu kanaatiyle reyini aleyhte kullanmıştı. İşte M. Kemal'le aralarında olan bu muhalefet dolayısıyla ordudan ayrılmış, Kahire'ye göç etmişti.
Sayfa 189 - 190 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Balkan Harbindeki Raporu, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
HATALI KUMANDANLAR...
Miralay Sadık Sabri bey, Balkan harbinde Fethi Okyar ile Mustafa Kemal'in idaresindeki yirmi bin kişilik askeri birliğin Bulgar ordusu karşısında hezimete uğraması ve çoğunun şehid düşmesi hâdisesi üzerine, Enver Paşa tarafından, meselenin tahkikatı için vazifelendirilmişti. Teftişi sırasında, kumandanların hatalı olduklarını tesbit etmiş ve raporunda bunu belirtmişti...
Sayfa 189 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Balkan Harbindeki Raporu, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ÂLİM BİR SUBAY...
Kahire'de çokça görüştüğümüz ve kendisinden istifade ettiğimiz büyüklerimizden biri de Sadık Sabri bey idi. Kendisi Miralay rütbesinde iken, (kurmay Albay) askeriyeden ayrılmıştı. Yalnız asker değil, aynı zamanda bir ilim adamıydı. Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce, Franszıca bilirdi. Sultan Abdülhamid devrinin iyi yetişmiş subaylarındandı. Harbiye Mektebi'nde, Fevzi Çakmak ile aynı sınıftaymış.
Sayfa 189 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Âlim Bir Subay, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Vakur Tscheisever tekrar paylaştı.
KUANTUM FİZİĞİ VE ÖBÜR TARAF...
Fred Alan Wolf
Fred Alan Wolf
: Kuantum fiziği, "Tanrı nedir?" suâlini cevaplayamaz. Tanrı'yı tecrübeyle bilebiliriz, ama ne olduğunu söyleyemezsiniz. Dokunamadığımız şeylerin varlığından emin olamıyoruz biliyorsunuz; o sebeple "inanç" diye bir kelime var... Bugün şöyle bir teori var: Zihnimiz aslında bize, yâni bu bedene âit değil, dolayısıyla mezara gitmez. Zihnimiz, daha büyük bir zihnin yansımasıdır. bedenimiz öldüğünde, zihnimiz bu büyük zihnin veya bütünün parçası olmaya devam eder. Zihnimizin içinde bulunduğu bedeni tanıyan kısmı ise, biz ölünce yok olur... "Ölmüş babamla konuşabilir miyim?"... Bakalım baban seninle konuşmak isteyecek mi? Artık seninle hayatta olduğu gibi ilgilenmiyor olabilir. Onun bakış açısından sen onun kızı gibi gözükmüyor, hattâ belki de büyükannesine benziyor olabilirsin. Akrabalık ilişkileri öbür taraftan bakıldığında başka görünebilir..."
Salih Mirzabeyoğlu
Salih Mirzabeyoğlu
,
İman ve Tefekkür
İman ve Tefekkür
, sh 21, 1.Levha, -İmân ve İslâm- (Din Bir-Şeriatlar Ayrı), İBDA Yayınları
Vakur Tscheisever tekrar paylaştı.
Dedi ki : - ( Kişi, üzerine bulunduğu işin zamanı içindedir!)
Sayfa 122 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Vakur Tscheisever tekrar paylaştı.
Dedi ki (11) -( SEVMEK, sevilen kimsede yaşamaya devam etmek için kendi varlığına son vermektir...)
Sayfa 76 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Vakur Tscheisever tekrar paylaştı.
Dedi ki: - ( Birisi bir Hristiyan'dan, "Allah'tan başka ilah yoktur ve İsa Allah'ın elçisidir" sözünü işitiyor ve kabul etmiyor. Diyor ki, "bu söz Hristiyan'ındır!"... Üzerinde durup düşünmüyor ki, o Hristiyan bu sözü söylediği için mi kâfir oluyor, yoksa Allah Sevgilisi'nin Peygamberliğini inkar ettiği için mi?... Eğer bu Hristiyan'ın kâfir olması Hazret-i Peygamberi inkâr ettiğinden dolayı ise, küfrünü icab ettiren bu sözünden gayrı diğer sözlerinin de mutlaka yanlış olması icab etmez; doğru bir sözü de pekala söylemiş olabilir. İşte bu, aklı zayıf olanların adetidir.)
Sayfa 154 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
ÇERKESLER-HANEFİLİK ve ZÂHİDÜ'L KEVSERÎ...
Efendim Zahid Hocamız Hanefi mezhebindendir ve bu mezhebin efdaliyeti bahsinde kuvvetli deliller getiriyor. Hocamızın delilleri ve müdafaası kuvvetlidir. Fakat hocamızın Hanefi mezhebini tercih etmesinin bir sebebi daha vardır ki, o da şudur: Çünkü Çerkes kavmi Hanefi'dir. Hocamız: Benim kavmim olan necip Çerkes kavmi, bu mezhebi seçmiştir. Eğer bu mezhep en iyi mezhep olmasaydı, benim ecdadım Hanefi olmazdı. Onların tuttuğu mezhep mutlaka mezheplerin en kuvvetlisidir..."
Sayfa 188 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Zâhid Hocamız ve Hanefî Mezhebi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
TÜRKLÜK'TEN İSTİFA...
Zâhid Efendi'nin, M. Sabri Efendi'yi Tenkid ederken ileri sürdüğü, "Türklükten istifa etmişken, dönmüş olması..." meselesinin aslı şöyledir: M. Sabri Efendi, 1922 yılından sonra, yurt dışına çıktığında, İskeçe'de "Yarın" gazetesini çıkarmıştı. Türkiye'de din aleyhine birtakım devrimler yapılınca, gazetesinde şu meâlde yazılar ve şiirler yazmıştı: "Bu devrimlerle, Türkleri, Müslümanlıktan çıkarıyorlar. İslâm'dan çıkmış bir Türklükte ben kalamam. Eğer Türk sayılmak için, dinimi terk etmem şart koşulursa, ben Türklüğümü bırakır, dinimi bırakmam. Ben ahirette, hesaba inanan bir insanım. Bana kıyamette Türklükten değil, İslâmiyet'ten soracaklar. Gel bakalım Türk demeyecekler; gel bakalım Müslüman diyecekler..." Yâni M. Sabri Efendi, Türklüğün İslâmlıktan ayrılamayacağını, dinin ehemmiyetini anlatmak için, yapılanların yanlışlığının derecesini belirtmek için böyle yazmıştı. Yoksa Zâhid Kevserî Hoca'nın anladığı ve dediği gibi değil...
Sayfa 186 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Türklük'ten İstifa Meselesi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ZÂHİDÜ'L KEVSERÎ'NİN ÇERKESÇİLİĞİ ve YAVUZ SULTAN SELİM...
Zâhid Efendi'nin bu Çerkes taraftarlığı, hattâ onun tarihe bakışına da sirayet etmiş!. Bu tabiî önceleri malûm değildi. Fakat M. Sabri Efendi'nin kadere dair risalesine verdiği cevapta ortaya çıktı. Meğer bu yüzden de Sabri efendiye bir kırgınlığı varmış... Bu dargınlığa, daha önce cereyan eden şöyle bir hâdise sebep olmuş: Mısır basınında, "Bugünkü Türkiye Müslüman dünyasına niçin yardım etmiyor?" diye bir bahis açılmış. Bunun üzerine Abdullah Annan isimli bir tarihçi: - "Bugün Türkiye'den ne yardım bekliyorsunuz? Türkiye, Osmanlı Devleti olduğu devirlerde bile Müslüman dünyasına yardım etmemişti..." diyerek bir yazı neşretmiş. Bu yazı bir gazetede çıkınca, Miralay Sadık Sabri bey okuyup üzülmüş ve M. Sabri Efendi'yi durumdan haberdâr etmiş. M. Sabri Efendi hemen bir reddiye ve Osmanlıyı müdafaa eden bir cevap yazmış ve neşretmiş. Osmanlı padişahlarını ve Mısır'ı fetheden Yavuz Sultan Selimi medhetmiş. Bu medh Meğer Çerkes olan Zâhid Hoca'ya ağır gelmiş. (Malûm Tomanbay da Çerkes). Kader meselesinde Sabri Efendi'ye yazdığı cevapta lâfı buraya getirip şöyle diyordu: "Müftilenâm, son inkılâplardan sonra Türklükten istifa ettiğini yazmıştı; demek vazgeçmemiş! Yoksa Yavuz Selim'i övüp de başına belâlar getirmezdi. Tomanbay gibi bir kahramanı astırmış olan, yavuz Selim gibi bir yırtıcı kuş övülür mü?"
Sayfa 181 - 182, 183 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Zahid Hoca'nın Çerkesçiliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
ÇERKES ZAHİD KEVSERÎ...
M. Sabri Efendi ve Zahid Kevserî hocalarımızın farklı oldukları, anlaşamadıkları ikinci husus da kavmiyetçilik bahsinde idi. M. Sabri Efendi, kimsenin hangi kavimden olduğunu sormaz, araştırmaz ve buna ehemmiyet vermezdi. Kendisi Tokatlı bir Türk ailesindendi. Fakat namazlı, faziletli Müslüman gençleri, hangi kavimden olursa olsun severdi. Namaz kılmayan, dine uzak duran Türklerle görüşmez, buna karşılık, Arnavut, Kürt, Boşnak, Çerkes, Arap yahut Afrikalı kim olursa olsun dindar, faziletli gençlere iltifat eder, onları yurt ve medrese odalarında ziyaret ederek sevindirirdi. Bu gençler, "Şeyhü'l-İslâm hazretleri bizi ziyarete gelmiş." diye yere göğe sığmaz, o kadar memnun olurlardı. E, kolay değil tabiî... Boşuna Mustafa Sabri olmamıştı. Hazret; ad, san, unvan, şöhret gibi şeyleri mühimsemez, sadece iyi, dindar, faziletli, ahlâklı insanları severdi. Hatır için konuşmaz, iş yapmazdı. Sevmesi de sövmesi de açıktandı... Buna karşılık Zahid Kevserî Hocamız, Çerkes kavmine mensup olanları, iyi kötü demez kayırır, onlara arka çıkardı...
Sayfa 180 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Zahid-ül Kevserî-, Kavmiyetçilik Meselesi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
40,7bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.