Bu kitap nasihat verici nitelikte üç farklı hikayeden oluşuyordu :
- İnsana Ne Kadar Toprak Lazım?
- Bey ve Uşağı
- İnsan Ne ile Yaşar?
Beni galiba en etkileyeni ilki oldu. Arsa, alan, toprak sahibi olma hırsına bürünmüş bir adamın yine bir toprak sahibi olma çabası sırasında hayatını kaybedişini dolayısıyla açgözlülüğü, kötü hırsı anlatıyordu. Adamın aslında yeterli miktarda arsaları var ama gözü doymak bilmiyor. Başka köydeki bir arsanın satışta olduğunu öğreniyor, orayı da topraklarına katmak istiyor. Satışı yapan köylüler belirlenen miktar para karşılığında sabahtan gün batımına kadar ne kadar alanı yürürse o yürüdüğü alanın kendisinin olacağını söylüyorlar, ancak tek şart hava kararmadan başlangıç noktasına dönebilmek. E tabi tahmin edilesi sonuç.. Adam tüm gün upuzun, kilometrelerce alanı arşınlıyor, topraklrına toprak katma umuduyla (güneş altında açlığa, bayılıp ayılmalara karşı) tam başlangıç noktasına geldiğinde kan ter içinde ölüyor.
Şu cümle ise : “İki metrelik toprak doyurmuştu Pahom’un gözünü.... “ Belki de tüm kitabı bize özetliyor..
Diğer hikaye de yine aynı şekilde toprak sahibi olmak isteyen bi adamın kendisinden önce o toprağı kimseler alamasın diye kar fırtınasına rağmen yola düşüşü, yolu kaybedişi ve en sonunda donarak ölümünü konu ediniyordu.