Ummuhan

Ummuhan
@Ummuxan
133 okur puanı
Kasım 2020 tarihinde katıldı
Yürüyerek benliğinizle buluşmaya gitmez­siniz. Burada mevzu, kendinizi yeniden bulmak, otantik bir ben veya kayıp bir kimliğe yeniden kavuşmak için eski bağlardan kurtulmak değildir. Yürüyerek, kimlik fikrinin kendisinden, biri olma, bir isim ve hikayeye sahip olma isteğinden kaçarsınız.Biri olmak, herkesin kendinden bahsettiği yüksek sosyete toplantılarında ya da terapi seanslarında iyidir. Oysa biri olmak,boynumuza ağır ve aptalca bir kurgu zincirleyen toplumsal bir zorunluluk değil midir? Yürürken biri olmama özgürlüğünü yakalarız, çünkü yürüyen bedenin tarihi yoktur, o sadece hareket halin­deki kadim yaşamdır.
Reklam
Geçici özgürlük, ardından kürkçü dükkanına dönüş.
Çoğunlukla kendi düşünce kalıplarımız karşısında kör gibiyizdir, onları açık bir biçimde göremeyiz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Herkes kendi kapısının önünü süpürse dünya tertemiz olur. Taoist keşiş Mo Tzu, "İn­sanların en büyük hatası, başkalarının tarlalarındaki otları ayıklamaya gitmek için kendi tarlalarını terk etmeleridir" de­miştir. Bu cümle iki fikir içerir, birincisi "başkasının gözündeki çöpü görme"ye denk gelir ve ikincisi başkalarını değiştirmek istemeye ya da "onlara yardım ettiğini sanarak" işleri onların ye­rine yapmaya dayanan hatadır. Her şeyden önce, bize verilen hayattan sorumluyuz.
Eğer Tanrı geleceğin bilgisini bize verdiyse, bu onun değişmesi içindir. Eğer yaşam bizimle sıkı bir ilişki kuruyorsa ve yolunda gitmeyen şeyi vücudumuz aracılığıyla ifade ediyor­sa, bu da değişebilmemiz içindir.
Reklam
iskelet ve kemikler, yapımızı, iç yapılanmamızı gösterir. Ke­miklerimiz her ağrıdığında, bu, iç yapılarımızda, hayat inançları­mızda acı çektiğimiz anlamına gelir. Bu yapıların çoğu bilinçdışı­dır, günlük yaşantımızda, hayatla baglantımızda bilinçsiz olarak ve sürekli dayandığımız en derin arketiplerimizdir. Halkların bü­yük inançları (tarihler, kültürler, adetler, dinler) bu arketiplere olduğu gibi, ırkçılık, etik, onur, adalet duygusu, sapkınlıklar ya da bilinçaltı korkular gibi daha kişisel arketiplerimize de bağlıdır.
Her omurun özel bir rolü vardır ve beyinden gelen titreşim­li verilerin "dağıtım ekseni" görevini yerine getirir. Her bireyin bilinç ve bilinçdışı iki düzeyi, beynimizin, bu merkezi bilgisaya­rın mekanik ve kimyasal desteği aracılığıyla bedenle bağlantı içindedir. "Emirler"ini hücrelerimizin en küçüğüne, özellikle bü­tün beyin omurilik sinir sistemi ve otonom ya da sempatik sinir sistemi (sempatik + parasempatik sistem) aracılığıyla iletir.
Sayfa 117
Yaşadığımız acılar ya da üzüntüler Bilinçdışımızın, lç Sesimi­zin mesajlarıdır. Rüyalar durumunda olduğu gibi, sorunun önemine göre az ya da çok güçlü bir düzeyde bize gönderdiği işa­retler her zaman semboliktir.
"En az duymak istediğimiz doğrular, çoğunlukla en çok öğrenmeye ihtiyaç duyduklarımızdır. " Çin Atasözü
"Yüreğim acı çekmekten korkuyor, dedi delikanlı Simyacıya, aysız bir gecede gökyüzüne bakarlarken. - Acı çekmekten korkmanın, acının kendisin­ den daha kötü olduğunu söyle yüreğine. Ve düşleri­nin peşinde oldukça hiçbir yürek asla acı çekmez. " Paulo Coelho Simyacı
Sayfa 67
Reklam
Tibetli Budistler "hayatta en iyi öğreticilerimiz (bizi daha çok harekete geçiren, ilerleten kişiler) en kötü düşmanlarımızdır,bize en çok acı çektiren kişilerdir ... " derler.
Bilinçdışı ve Bilinç arasındaki denge bilincin uyanmasıyla başlar. Bilinç, enerjilerin yoğunlaşmasının son aşamasında eyle­me, "yapma"ya geçişle kendini gösterir. Bu eylemle gerçekleştirilen sonuç sayesinde, ne durumda olduğumuzu saptayabilir ve bu durumda "bilinçlenme" olarak adlandırılan şeye sahip olu­ruz.
Sayfa 47
İnsan, kaotik magmadan geldiği için görünürde şekilsiz, Taoistlerin Dogumöncesi Chen* adını verdikleri ve bizim de inançlarımıza göre ruh olarak nitelediğimiz bir enerji titreşimi­dir.
648 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.