Uğur Ukut

136 syf.
·
Not rated
·
Read in 9 days
Nasıl başlayacağımı bilmiyorum ama köyden indim şehire filminde bir replik var hani "Himmet abey ben heç doymadım" diyor ya o deyişle "ben bu kitaptan heç bi şey annamadim." Anlamadım derken biliyorum ki yediğim bir gıda gibi beynimde ve gerektiğinde bana bir sekilde dönecektir. Zarifoğlu kisi ve olaylari öyle sembollerle ifade ediyor ki anlarsanız zaten kafayı siyirirsiniz. Söylediği veya anlatmak istediği her neyse en dogrusunu kendi biliyor. Kitabın akışı icinde once dize sonra şiir ve nihayetinde kitap bütünlüğüne baktığınızdaysa aynı kelimenin çok farklı anlamlarda hatta okuyucunun anlık psikolojisine göre farklı anlamlarda kullanıldığını görüyorsunuz. Aklımda kalan tek bir misra bile yok ama biliyorum ki uzun bir süre aklimi meşgul edecek bir kitap. Kan, dağ, mızrak, toprak kelimelerinin çok yoğun kullanıldığına sahit oldum. Bunları birer sembol sayarsak dağ dünyayı kan hayatı mızrak insanı, toprak ise ölümü temsil ediyor bence. Bunun yani dira bebek, kadın doğurmak ve bir kaç yabancı isim varki hiç bir zaman içinden çıkamayacağım sekil ve durumlarda geçiyor. Etkinlik kapsamında okumama vesile olan arkadaşlara beni böyle bir kaosa attıkları için teşekkür ediyorum. Okuyacaklara tavsiyem öyle aceleye getirip ayak üstü okumayın. Yoksa çok yorar sizi bu kitap. Her satırı düşüne düşüne, sindire sindire, sakin sakin okuyun. Çünkü bu adam beyin yakan adam Cahit Zarifoğlu.
Yedi Güzel Adam
Yedi Güzel AdamCahit Zarifoğlu · Beyan Yayıncılık · 202318.6k okunma
Reklam
120 syf.
·
Not rated
Hayatin parçaları vardır. Her parcada bizden kişiler vardır ve her parca önümüzden bölümler içerir. Aykut kardeşimiz de böyle bir parçayı almış tabiri caizse kitap gibi önümüze koymuş. Tam olarak yaşandığına inanmaya başlamıştım ki bir kaç diyalogdan sonra kurgu olduğuna karar verdim. Kitaptaki isimler de rast gele seçilmemiş bence. Her isim kelime anlamını temsil ederek kisilestirilmis. Spoiler olmasın diye isimleri söylemiyorum. Bir bölümde Aykut kardeşimiz kendi görüşü acısından Türk edebiyatını sol görüşlü yazarlara indirgemiş gibi hissettim. Orada adı zikredilen yazarları elbette okuyor ve seviyorum lakin sanki orada anilmasi gereken bir kaç ismi bilerek es geçilmiş gibi hissettim. Bir de olaylara hep entellektüel açıdan bakıldığı için gerçek hayatla düşünceler arasına sıkışmış kısır noktalar var. Zamanla aşıp daha iyi eserler verecektir. Basit kurgu, az karakter, sade anlatım ve okuması kolay, sayfa sayısı az bir kaç saatte okunacak bir kitap. Değindiği noktalar içimizde hep kanayan yaralarımız. Yarayı anlatması güzel de çözüm önerisi olmaması kötü. Bu yazarın değil ülkemizin eksiği. Sonuç olarak yaşayan ölür, hak eden mutlu olur, hırsına yenilen kaybeder, hayatındaki kişilerin kıymetini bilmeyen ona muhtaç olur. En önemlisi de şu ki umutlar hapisten çıkmalı. Duygular umutsuz kalmamalı kanaatindeyim. Iyi okumalar diliyorum herkese.
Pranga
PrangaAykut Günaydın · Düşülke Yayınları · 201757 okunma
144 syf.
·
Not rated
Bir hastane odası bir doktor ve bir hasta. Hastanın doktora anlattım sandığı şeylerin aslında sadece aklından geçtiği bir kitap. Bay Şair'in anılarında var olan kişiler ve bir kısmını yaşamış olsa da gördüğü halusilasyonlardan ibaret bir kitap. Sebep olduğu ve asla kabul etmedigi bir ölüm. Bu ölüm yüzünden de içinde bulunduğu hal. Bay Sair'de aplantili bir sanal aşk ve bu aşka ihanetten çekinmediğini de görüyoruz. Kitaptaki her şey okuyucunun tahmininden ibaret aslında. Öyleki kitabın kurgusu ve koyduğu sınırlar nedeniyle kendi tahminlerinize yorum bile yapamıyorsunuz. Bir muallak ile başlayıp bir muallakta son buluyor. Ortalıkta bir kesinlik olmadığı için de finali anlamak da bir hayli zor. Hatta final bile bir boşluk. Yapı olarak Dövüş Kulübü ile çok benzer olmasına rağmen oradaki netlik burada yok. Akıcılığı ve yazarin sade ifadeleri sayesinde okumak ve bitirmek kolaylaşıyor. Romantizm ve argo asla ayni yerde olmazlarken burda var ve bazi noktalarda gercekten rahatsiz edici oluyor. Şiirsel bir anlatimi olmasına rağmen okuyucunun aklında kalacak net mesaj verebilen bir kitap değil. Okumak isteyen zaman kaybetmiş olmaz. Iyi okumalar diliyorum.
Kaybolan Düşler Senfonisi
Kaybolan Düşler Senfonisiİbrahim Yusuf Pala · Karina Yayınevi · 2017233 okunma

Reader Follow Recommendations

See All
183 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bir kitaplıkta Aytmatov eseri yoksa bence o kitaplık eksiktir, yarımdır. Neden derseniz Aytmatov en çetrefil olayları bile basite indirgeyip sanki kafamıza civiliyor. Müthiş tasvirleri ile zaman ve mekan konusu asla muallakta kalmıyor. Aşağı yukarı bütün kitaplarinda da geçmiş ve gelecek arasındaki yoğun gidiş gelirşlere rağmen bunu çok iyi başarıyor. Itaba grlirsek, üç hikâyelik bu kitabı ise bize yine dolu dolu mesajlar veriyor. Ilk hikayenin mesajı savaşın dehşeti ve sadece insanlara değil doğaya da ne denli zarar verdiği üzerine. Hem de yine bizi hiç savaş meydanına götürmeden. Ikıncı hikaye ise insanın ne kadar bencil, ne kadar acimasiz ve ne kadar alcalabilecegi konusunda. Ismail denen bir kişinin benim hakkım diye diye kendi vatanına, köyüne hatta komşusuna ihaneti üzerinden günümüzde kitlelere bölücülere ve provokatörlere ulaşan mesajı. Karısının ise saflıkla ona inanışı ve masumiyeti temsili. Yine de o masumiyet kötülüğü yeniyor. Üçüncü hikaye ise denizde dört kişilik bir kayık, sis ve dalgalar. Dörde bölünmüş yalnızlık, özveri, inanç ve en büyüğü de umut. Uzadıkça yaşam hakkını diğerine devredenlerin hikayesi. Her okuyustan sonra tekrar okuyacağım diye rafa kaldırdığımız kitaplardan biri. Işte bu yüzden de Aytmatov eseri barındırmayan bir kitaplık yarim. Okuyucusu da eksiktir. Çünkü diğer kitapları daha net algilsmanızda büyük katkısı olacaktır. Uzatıp kimseye eziyet etmeye gerek yok. 1k Aytmatov okuma etkinliği kapsamındaki ikinci kutabimi da bitirip etkinliğe katılımımı sonlandırıyorum. Siz devam edin gercekten değecektir.
Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Yıldırım Sesli Manasçı - Yüzyüze - Deniz Kıyısında Koşan Ala KöpekCengiz Aytmatov · Ötüken Yayınları · 20101,440 okunma
80 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 6 days
Insan bu, zaman zaman çağlar, zaman zaman ağlar. Ne hislere gem vurulabilir ne gönüle söz geçer amenna. Velakin eyleme döküldüğü anda bu kabul edilemezdir. Söylemek istediğim şu ki Cemile ile Danyar'ın aşkı ne kadar büyük olursa olsun Sadık'a olan ihanetlerini değiştirmez hatta affettirmez. Bir enkazın üstüne nasıl bir Dünya kurulabilir ki. Sevmek her seyi yapma hakkini verir mi insana. Muallakta kalan bu sorudan çikamıyorum işte. Ah büyük usta Aytmatov. Sadık ölemez miydi? Bir de madalyonun şu yüzüne bakalım. Günümüzde köyde kentte, dağda bayırda buna benzer bir sürü olay yaşanıyor. Burada Cemile'yi takdir etmek gerek. Hiç bir kadın sırf sevdigi icin, sırtındaki gömleğinden başka bir şeyi olmayan birinin ardına düşüp gitmiyor. Maddesel bir aşkı manevi aşk ile karıştırıyorlar. Neyse iyice dağıtmadan kitaba dönelim. Aytmatov yine resim gösterir gibi bir hikaye sunuyor bize. Mekân ve zamanı öyle net veriyor ki, sanki o hikayedeki karakterlerden biriyiz. Acı, sevgi, mutluluk gibi soyut kavramlar bile Aytmayovun anlatımı ile neredeyse somutlasiyor. Her ne kadar hikayenin kurgusu biraz bana ters gelse de oldukça iyiydi. Iyi okumalar.
Cemile
CemileCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201932.9k okunma
Reklam
Reklam
110 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.