''Nuri Pakdil'e''
Beton duvarlar içinde bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında
direnen insanlığın
Saçlarınız ıstırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz
Zil, şal ve gül.Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında endülüs üç defa kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir
İspanya neş\'esiyle bu akşam bu zildedir.
Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle saçılış, örtünüşleri...
Duvarlar çıkıyor önüme
Şehrin mahpus yüklü duvarları
Hiçbir sır kalmamış ardında hiçbir duvarın
Nereye gitti diyorum benim elbisem nerede
Şehir soyunmuş diyor biri
Şehrin elbisesini çalmışlar
Bütün şehir çöküyor yüzünde bir insanın
Şehir boğuluyor içinde insanların kan gibi bir sesle
Mor bir kabus çöküyor üstümüze
Parkta son ağaç da ölüyor
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab,
- " (…) Şehvet düşkünleri bir süre sonra zevk alamazlar hale gelirler; bununla birlikte ondan bir türlü vazgeçmezler...
Çünkü giderek bu hâl onlarda sıradan bir alışkanlık durumuna gelir. Artık şehveti tatmin onlarda artı bir haz konusu değil, hayatın mecburî bir icabı durumuna gelmiştir...
Öyle ki, her çeşit hileye başvurarak ve kendilerini tehlikeye atarak servet edinme hevesine kapılırlar. Sonunda bu kimselerin mutluluk beklentileri bahtsızlığa, sevinç umutları kedere ve lezzet arzuları acıya dönüşmüştür. Böylelerini, kendi aleyhine çalışan ve helâkine koşanlara benzetmek gayet uygun olur. Tıpkı tuzaktaki yemle aldatılan hayvan gibi; hayvan tuzağa düştüğünde ne yemden yaralanır ne de tuzaktan kurtulabilir..."
Sayfa 92 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları
Fakiri neden ezersin?
Müslümana neden saldırırsın?
Ateisti neden dışlarsın?
Yahudiyi neden öldürürsün?
Savaşı neden başlatırsın?
Hayvana neden eziyet edersin?
Neden insan olmazsın?
Öleceksin birgün... Yok olup gideceksin...
Ne bu iktidar mücadelesi? Güç gösterisi?
Çok değil yüz yıl sonra bütün varlığım yok olacak.
Ve bir yüz yıl sonra da mezarım
Bugün oruç yolcudur. Geldi, evlerimizi,şehirlerimizi, soframızı, gönüllerimizi bir ay boyunca olanca zenginliği ve cömertliği ile donattı ve işte gidiyor. Yürekte ister istemez bir sızı var. Ayrılış sızısı...
Rabbimizin ''latif'' ismi, rabbimizden ümit var olma konusunda bizi cesaretlendiren bir muhtevaya sahiptir. Çünkü latif, kimsenin aklının sırrının eremeyeceği yollardan lütfunu kuluna ulaştıran demektir. hayallerimizin önünde gördüğümüz engeller bizim engellerimizdir. Allah için engel zorluk ve imkansızlık söz konusu değildir. bknz: Amene'r-Rasulü
alıntıdır