Ve temelinde de topluluğun üyeleri kendi tatmin olasılıklarını yine kendileri tarafından sınırlanması yatmaktadır.O halde,bir sonraki koşulu adalet yani bir kez getirilmiş olan bir kanunun hiç bir zaman tek bir bireyin lehine delinemeyeceğine yönelik sigorta olmasıdır.
Müşterek insan yaşamı ise tek başına olan herhangi bir bireyden daha güçlü olan bir çoğunluğun bir araya gelmesi ve bütün tek tek bireylere karşı birlik halinde kalmayı sürdürüp hareket etmeleri ile mümkün olabilecekti.Böylelikle de bu topluluğun ''kaba güç'' olarak kınanan bireysel güçlerin karşısında ''Hak'' olarak dikilecektir.İşte bireyin gücü ile bir topluluğun gücünün bu şekilde yer değiştirmesi medeniyetin en belirleyici tanımıdr.
Din,seçim yapma ve adapte olma oyununu sınırlar çünkü mutluluku elde etme ve ıstıraptan korunmada kendi yolunu herkese eşit bir şekilde dayatır.Tekniği yaşamın değerini azaltmak ve dünyanın gerçek imgesini hezeyanlı bir biçimde tahrif etmekten ibarettir.Ve bunu yapabilmesinin önkoşulu da zekanın bastırılıp sindirilmesidir.Bu bedel pahasına din psişik bir infantilizm halini onlarda zorla sabitleştirip onları kitlesel bir hezeyanın içine sokarak bir çok insan için bireysel bir nevroza gerek kalmamasını sağlar.