Onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selâm olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz." derler.
(Kasas Sûresi, 55)
"... Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? Elbette Allah zâlim kavmi doğru yola iletmez."
(Kasas Sûresi, 50)
"İslâm ve imân çok güzel birer elbisedir. O elbiseyi giymek isteyenler ya da o elbiseyi hakkı ile taşımak isteyenler; şahsiyetlerini, onların taşınmasına hazır hâle getirmelidir. Kusurlu bir bedene sahip olan ne kadar güzel bir elbise giyerse giysin, o elbise üzerinde güzel durmayacak, hatta bazen çok kötü görünecek veya sırıtacaktır. Bedeni güzel olanın giydiği elbise de onda güzel görünecek; sahibine yakışacaktır. İslâm ve imânı da böyle elbiselere benzetsek, ahlâkı güzel olana o elbisenin nasıl yakışacağı, nasıl şık duracağı malumdur. Ahlâkı güzel olana İslâm elbisesi de güzel uyacak, bunu fark edenlere: "Falana da imân ve İslâm ne güzel yakışmış!" dedirtecektir.
Mûsâ,
"Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!" dedi. Allah da onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.
(Kasas Sûresi, 16)
"... Va’füannâ. Vağfirlenâ. Verhamnâ. Ente Mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirin"
(Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.)
❝Hayatımın başlangıcından sonlarına kadar tecrübe ettiğim şudur ki: İnsan, herhangi bir işinde Allah'dan başkasına güvendiği zaman bu, onun belalara, sıkıntı ve darlıklara düşmesine sebeb olur. Fakat kul, Allah'dan ister ve tevekkül eder de başka hiçbir varlığa güvenip dayanmazsa, o istediği gayesine en güzel bir şekilde ulaşır. İşte edindiğim bu tecrübe, elliyedi yaşıma ulaşana kadar devam etmiştir. İşte o gün bugün kalbimde, insanın Allah'ın lutfundan başka, bir şeye güvenmekle, hiçbir fayda elde edemeyeceğim, kalbimde iyice yerleşti.❞