“İnsanları bilmeliyiz, anlamaya çalışmalıyız, değil mi beyefendi? Yani konformist olmamayı, adetlerin, ahlakların, her şeyin sulp (katı, değişmez) halde olmadığını, hatta taşın, toprağın bile aşınıp şekil değiştirdiğini bilmeliyiz.”
ŞUBAT AYI KİTAP ÇEKİLİŞİMİZ
11.02.2019
23.59'dan sonra yazılanlar geçersiz sayılacaktır.
Kitap bağışçılarımız ve sizlerin sayesinde dopdolu bir kumbaramız oldu. Biz de çekilişle bu kitapları sizlere dağıtıyoruz. Kumbaramızdan seçtiğiniz kitap ya da kitapların isimlerini yoruma yazıp çekilişe katılabilirsiniz. Paylaşmak her zaman güzeldir ve
Merhabalar ️
Evet şiirlerin üstadı bu eserinde karşımıza aşkını mektuplara dökerek çıkıyor.Zuhal Tekkanat hastanede kaldığı onüç gün boyunca eşi Cemal Süreya her gün mektup yazar.Mektuplar bazen bir kahvehaneden, bazen vapurdan, bazen bir arkadaş buluşmasında beklerken yazılmıştır.Yani Cemal Süreya eşine bulduğu her fırsatta yazmaktadır bu güzel mektupları.Bakınız:
.
“Teknenin sarsıntısından ötürü yazım biraz titrek ve okunaksız oluyor, kusura bakmayasın. Her yerde, her zaman yazmak istedim sana.”
.
Kitaba bu adın verilmesinin nedeni de mektupların onüç gün boyunca aralıksız devam etmesidir.Zuhal Tekkanat’ın isteğiyle kitabın adı ''On Üç Günün Mektupları” olur. Ama sadece hastene mektuplarının dışında otuz sekiz mektup daha ekler Cemal’inden. Hastane ve ayrı kaldıkları günlerin (1967-1978) mektupları ile elli bir mektup ile tamamlanır.
.
Mektupları okurken içiniz ısınmıyor değil. Naiflikler, hayaller.. Aşkın şairini biraz daha yakından yanıyorsunuz. Bir de mektup okurken el yazmasını görmek benim ayrı hoşuma gidiyor ve Cemal Süreyya’nın el yazısına da diyecek bir şey yok doğrusu. L