kimse kimseyle hiçbir şeyi paylaşmıyordu nicedir, bir hastalığın
birlikte yaşaması isteniyordu yalnızca
her yara bulaşsın diye gösteriliyordu bir başkasına
Masumlar ne anlatır yüzlerinde?
Cennet, neyi yitirdikten sonra aramaya başladığımız şeydir?
İçimizdeki boşluktan başka nedir ki ölüm,
Bu boşlukta nereye dek gidilebilir?
her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim
bir bakıştan, bir duruştan
çağrışımın sonsuz hızından
unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda
belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim
daha otobüsün ilk basamağında
kim bilebilir ki?
sonrayı, sonrasını kim bilebilir?
gizli gizli veda edeceğim ona, görmeyecek
ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim
otobüs camına bağrında kanlı bir ok ile
bir aşk levhası çizecek, ah min-el!
bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden
yaşayıp gidecek
o kadar çok anlattım ki
kendime kaldım anlatmaktan
bunaldım kendiyle boğuşmasını
başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan
(...)