Bir sevgili gittiğinde, ona baktığınız gözlerinizi de alıp gitmiştir.
Bir sevgili gittiğinde, altında onunla dolaştığınız gökyüzünü de alıp gitmiştir.
Bir kuş, bir sevgili...
İnsan kaybettikleriyle insandır.
“Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.” ..
Tepenize çığ düştüğünde, bütün o karın altında yatarken neresi aşağı neresi yukarı anlayamaz oluyormuşsunuz. Karı iteleyip kurtulmak istiyor ama yanlış yönü seçip kendinizi daha da derine, kendi mezarınıza gömüyormuşsunuz.
Ve konuşma saatler boyunca sürecekti bu taraçanın altında. Boş sözcükler, oyuk tümceler, sanki onunla ben, kendi ölümümüzden sonra yaşıyormuşuz ve geçmişe en ufak bir imada bulunamıyormuşuz gibi.