Abdülhamid

Bir itirazda bulunamıyorum. Bulunsam da alacağım cevab "Vatani bir hizmettir. Seni me'yus görmek istemem. Bilakis senden teşvik ve tergib beklerim." cümleleriyle susturulacağımı (emsali misillu) bilmekteyim. İçten gelen ateşli bir üzüntü, fakat mümkün mertebe bir sabr-ı mütevekkilânede kendisine üzgünlüğümü güya bildirmemeye çalışıyor isem de rolümde muvaffak olduğumu zannetmiyorum.
Reklam
Eşreflerin Necd'den avdetlerinde biz iki buçuk senelik evli idik. Ben hatıra defterimde not tutuyordum. "Eşref geldi, üç gün kalıp İstanbul'a geçti. Eşref gelip on gün kalıp Suriye'ye geçti"leri topladığımda bu iki buçuk sene evliliğimizin yekûnu beş ayı doldurmuş olamıyordu. Evet, seferberlik icabları bütün milletçe aileler böyle bir iftirak hasreti içinde idiler.
Akif merhumun "Necid Yolunda" isimli Safahat'taki: "Nar-ı beyza mı nedir öğle namazında güneş?" [Tepesinden döküyor beynine âfâkın ateş...] diye başladığı şiiri işte bu seferin mahsulüdür. Necd'in a'makına dalmış aylardan beri bir vaha arandığını hasretle yazdığı yazılarında olduğu gibi Eşreflerden aylardan beri haber yok. Çöl'ün a'maklarında yine Akif'in tabiriyle göğüslerini binlerce fırın ateşine vererek, bir avuç gölgeyi hakkıyla bulabildikleri kuytuları arayarak seyahatlerini ve siyasi vazifelerini İbn er-Reşid ve İbn es-Su'ud ülke ve çöllerinde yaparak bilahare öğrenildiği ve Eşref'in hatırat notları arasında bilindiği üzere Hail ile el-Muazzam arası birkaç günlük en-Nufud denilen çölü 15 günde ancak geçebilmelerine sebeb olan çöl fırtınalarına tesadüfleri yüzünden düşüp bayılan arkadaşlarından dört beşini çuval sarar gibi bitkin ve halsiz kalan develere sararak yol alıp Galban isimli bir kuyuya vararak susuzluktan hayatlarını kurtarıp bu kuyu başında üç gün istirahat-i mecburiyeden sonra Tima ki Hazret-i Muhammed (s.a.v) zamanından tanınmış bir karyeyi bularak canlarını kurtarmış olabildiklerini maiyyet efradından geldiklerinde öğrenmiş oluyoruz. Gerek Eşref, gerek kafile erkânı ve arkadaşlarının bu seferden memnun kaldıklarını ve Şerif'in isyanı gibi diğer bazı Arap emir ve şeyhlerinin aleyhimize kıyamları tehlikesini önlemiş ve ahden söz almış olduklarını ve tehlikeler önüne harbin sonuna kadar geçebildiklerini yine ve bilahare öğrenmiş oluyoruz.

Reader Follow Recommendations

See All
Mehmed Akif'i de Alarak Eşrefler Necd Çöllerindeler:
Hareketlerinden evvel bir telgraf vererek henüz birkaç aylık oğlumuz Sencer'in vefatını bildirmek zorunda kalıyoruz. Tesadüfe bakınız. Eşref bizden bu acı haberi aldığı esnada Mehmed Akif Bey de bir oğlunun dünyaya geldiğini ve isminin Tahir konduğu telgrafını alıyor. Eşref, Akif'i tebrik ederken hassas Akif de (sevinmesi icab ederken) nemli gözleriyle Eşref'e taziyette bulunmakta imiş. İşte böyle bir acı ve tatlı haberler arasında Necid kafileleri harekete geçiyor.
Eşref Bey Beş Türk İle Hindistan'a Gidecekken
Not: Pek haklı ve gayri ihtiyari çetin ve olumlu işlere vatan namına koşan aziz yolcularımızı ancak evimizden mümkün olduğu kadar sessizce teşyi' ederken ben, isyan edercesine, "Eşref Bey, madem böyle ikide bir beni bırakıp bırakıp gidecektin, neden beni aldın?" dememe gayet ciddi bir eda ile "Başkası almadan ben kapayım diye acele ettim. Yanlış mı yaptım?" demesiyle, hepimizi ağlarken kahkahalara boğdurdu. Eşref'in latifeleri de boldu.
Reklam
Abdülhamid tekrar paylaştı.
Nerdesin Şevketlim, Sultan Hamid Han?
"Feryâdım varır mı bârigâhına? Ölüm uykusundan bir lâhza uyan, Şu nankör............ bak günâhına. Târihler ismini andığı zaman, Sana hak verecek, ey koca Sultan; Bizdik utanmadan iftira atan, Asrın en siyâsî Padişâhına.
Ama bana öyle geliyor ki, dinlerin halklar üzerindeki etkisi fazlaca abartılırken, tersine halkların dinler üzerine olan etkisi dikkate alınmıyor. Kaldı ki, bu durum bütün doktrinler için gerçektir. Eğer komünizmin Rusya'ya neler yaptığı konusunu sorgulamak meşruysa, Rusya'nın da komünizme neler yaptığını, komünizmin Rusya ya da Çin yerine Almanya'da, İngiltere'de ya da Fransa'da zafer kazanması halinde, bu doktrinin evriminin, tarihteki yerinin, yeryüzünün farklı bölgelerindeki etkisinin nasıl olacağını sorgulamak da eğitici olur. Kuşkusuz Heidelberg, Leeds ya da Bordeaux doğumlu bir Stalin'in olabileceği hayal edilebilir ama hiç Stalin olmayabileceği de hayal edilebilir.
68 syf.
·
Not rated
·
Read in 33 hours
İslam'ın yeniden hakim duruma geçmesine vesile olacak olan "Diriliş Erleri"nin ve bu erlerin oluşturacağı "Diriliş Toplumu"nun nasıl olması gerektiğini, neler yapması gerektiğini anlatıyor üstad Sezai Karakoç. Ki bu birimler görevlerini hakkıyla yaparsa o zaman "Diriliş Medeniyeti" sağlamca kurulacaktır biiznillah. Üstad sanki bütün Müslümanları karşısına almış ve savaşa girecek olan bir komutan edasıyla neyin nasıl yapılması gerektiğini, İslam'ın üstünlüğünü, şartların zorluğuna rağmen umudu kaybetmemek gerektiğini haykırıyor adeta. Okurken kendimi böyle bir atmosferde hissettim doğrusu. Diriliş Nesli'nin neferleri olmak isteyen herkes bu kitabı mutlaka okumalıdır vesselam.
Diriliş Neslinin Amentüsü
Diriliş Neslinin AmentüsüSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 202218.8k okunma
68 syf.
·
Not rated
·
Read in 33 hours
Diriliş Neslinin Amentüsü
Diriliş Neslinin AmentüsüSezai Karakoç
9/10 · 18.8k reads
Bir başka anlatımla, Müslüman, kendini Müslüman bilmek veya saymakla Müslüman olamaz. Müslümanlığı bir varoluş haline getirmek borcundadır. Oluştan varoluşa geçmek, bu geçişi sürekli olarak geliştirmek ve verimlendirmek, bu varoluşun şuur ve sorumluluğuyla dolup taşmak kaygısını taşımalıdır o.
Reklam
Bu âmentü, diriliş erinin kendi kendini gözden geçirmesidir. Kendini celâl ve cemal terazisinde tartmasıdır.
106 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.