Melek Hanim ah Melek Hanim, Posta Muduru Remzi Bey'in karsisinda hep bir mahcubiyet duydugu yoldasi, her haliyle Anadolu kadini on parmaginda on marifet velinimeti, daha dunku tazeligiyle kordugu askinin masugu.
Posta Muduru Remzi Bey'in tayinin "Yokuslu" kasabasina cikmas ile iki kumrunun sonu bilinmeyen yolculugu baslayiveriyor. Ha bi de kedicikleri var bir gozu sari bir gozu mavi. Onlarin tayini nereye kedicik de tahta kafesinde oraya :)
Ayak kokusu, kedi cisi ve yorgun bedenlerin kokulari arasinda 3 gunluk bir tren eziyeti son bulur da istasyondaki "Laz Istasyon Sefi Sadrettin" i bulmak pek kolay olmaz tabi...
Neyse o da gelince caylar icilir hem de ne cay, seylan cayi, guzel aromali kokulu kacak caylardan demlenmis nefis buram buram tuten caylar.
Sadrettin Bey Remzi Bey'in Yokuslu'nun yeni tayin olan Posta Muduru oldugunu ogrenir ve oranin bir felaketle basinin dertte oldugunu soyler ve oraya gitmemeleri icin pek bir dil doker ama nafile Remzi Bey gidip gorecektir. Iste boyle baslar macera...
Otobus soforleri kasabaya giden yol sapaginda indiriverir Remzi Bey ve Melek Hanimi, onlar da bir vasita gelir umidiyle bir ceviz agacinin altini mesken tutarlar, derken derler sahibi, derdini Ankaralara iletmesi icin Remzi Bey'e dil dokecek olan ama bir turlu derdini anlatamayan Yanikoglu Huseyin gelir, sonra alamancilar, kendilerini sapakta indiren dolmus soforleriyle kavga eden alamanci gruplari gelirler, Alamanyalardan Yokuslu sapagina kadar gelip de memleketlerine gidemeyen alamancilar...
Romanin sonunda Yokuslu'ya neden gidilemiyor bilinmez ama bir nefeste okunacak harika bir Yasar Kemal eseri diyebilirim.
Yolunuzun Yokusludan gecmemesi dilegiyle keyifli okumalar :)