İsyankâr kelimelere mil çektim,
Çektim ızdırabını asilce, tektim.
Aydınlık yüzüne, ne hasretler çektim,
Hû dedim, metruk dolunaya,
Solum da bir incik,
Ziyanlardan üç adım sektim.
Leyl vaktidir ey yâr.!
Beklemek seni...
Yarınlar kadar beklemek.
Gelmen için yollarına secde mi etsek.
İnancım özlemime kâfir olmuş zati
Gözyaşlarımı toprak çağırır
Hele hele...
Bilmez misin kaf dağıyla boy ölçüşür sefil hasretim.
Yedi kat üstüme çöker
Ezilir, kanar ciğerlerim.
Ahh seni beklerken gecelerim...
Uluyor şimdi siyahların ana avrat..
Çık gel
Yada öl...
Yoksa çok zor bu sırat.
Yazmayım zindan duvarlara hazin bir şiir daha
Ya çık gel
Ya da öl...
Neylersin...
"Yaşam dediğin upuzun bir yol; yolcusu ben, kılavuzu bir karınca... Yolculuk dediğin göz açıp kapamalık bir ömür; biz planlar yaparken başımıza gelenlerden hâsıl, tam bir muammâ..!! Ya bu üçlemeye, yolculuğu temsil eden bir kısrak dahil olursa..? Ya bu kısrak, yolculuğu değil de yolcuyu tanımlıyorsa..?! Ya bu üçlü denklem, bozulursa..??!! "
İnsansın sen demgâhında sabreyle
Nefis vurur kundaktayken zapteyle
Yanlış yolda yürür isen çarkeyle
Tövbe edip çık divana can cane...
Her yanlışı, doğru sanıp kınama
Tek doğruyu, etrafında arama
Eza edip, tuzlar basma yarana
Merhem olup sar sinende can cane...
Yunus gibi diyar diyar gezmeden
Veysel gibi karanlıkta görmeden
Mevlanayı okumadan bilmeden
Önün ardın sapak olur can cane...
Yağmur olup her toprağa yağmazsan
Güller açıp bülbüle naz yapmazsan
Kırkta biri zekatına saymazsan
Bağın bahçe talan olur can cane...
Geldik geçtik anlamadık dünyayı
Kuldan değil Hak'dan bildik sevdayı
Gönül denen gizde gördük mevlayı
Tez pişmanlık fayda versin can cane...