Cengiz Aytmatov, bu romanında diğerlerinden farklı bir konuyu ele alarak bir at (Gülsarı) ile Tanabay’ın
dostluğunu ele alıyor. Romanda bu dostluğu öyle güzel işliyor ki okurken gözümün önünde beliriyordu ikisinin de birbirine bakışları. Bununla birlikte Kırgızların-Kazakların o dönemdeki kültürel, ekonomik ve en önemlisi siyasi düşüncelerine, devrime olan inançlarına, kurtuluş uğruna verdikleri mücadeleye değiniyor. (Tanabay’ın, arkadaşı hatta kardeşi gibi sevdiği dostu Çora ile küskünlüğü bile halkının kurtuluşu adınadır.)
Genç avcı ve boz geyik hikayesi de dikkatimi çok çekti. Avcıyı uçuruma götüren şey neydi? Bence yenik düştüğü nefsi, aldığı canların ahıydı. Ne olursa olsun insan kibirli olmamalı. Kibir, kötülüğün cennetidir. Peki avcıyı vurmak zorunda kalan babasının durumuna ne demeli? Derin bir sessizlik...
Keyifli okumalar...
Bir Livaneli klasiği daha.
Müslüman olan Hüseyin ile Ezidi olan Meleknaz’ın hikayesi anlatılıyor. Bütün yaşananlar Hüseyin’in çocukluk arkadaşı İbrahim tarafından aydınlatılıyor.
Harese nedir bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doymaz... coğrafyamızda böyledir işte. Zülfü Livaneli kalemiyle Ortadoğu’nun karanlıklarına fener tutuyor.
Bizde bir türkü vardır. Karlı dağları aşamadım, ben yare ulaşamadım diye. Meleknaz’ın aşacağı dağın karlı olmasına gerek yok. O kar, insanın yüreğine yağmış ve bütün yolları kapamış.
Merhamet zulme merhem olmaz. Şifası bulunmayan nadir bir yaradır zulüm. İbrahim bütün samimiyetiyle, merhametiyle yaklaşsa da Meleknaz bir kere zulme uğramıştır insanoğlu tarafından.
Keyifli okumalar...
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,2bin okunma